"Bu hikâyede, bilinmeyen bir el, yolumuzu çizmiştir. Ümit oyalamıştır. Fikir sürüklemiş, tehlike yolumuzu süslemiştir. Aşklarımız ise, bütün bunların üstünde, bütün varlığımıza kanat gererek ve hepsinden daha derin, bütün hayatımız boyunca yaşantımıza değer ve mana vermiştir. Öyle ki, ben şimdi başımı çevirip arkama baktığım zaman, bütün bunlar bir arada ve hepsi birden, bana her halkası ayrı ayrı yaşanmaya değer bir ömrün derin hazzını veriyor. Son hükmüm şudur; Eğer yeniden dünyaya gelseydim, gene kendi hayatımı yaşardım." diye hayatını özetleyen yazar, tarihe ışık tutan bir kitabı ile daha Osmanlı'nın son zamanları ile yeniden kuruluş mücadelemiz ve o zamanın tarihi şahsiyetleri hakkında önemli bilgiler aktarıyor.
Dünya harbinde, daha çok genç yaşta bir Osmanlı subayı iken abisini doğu cephesinde kaybetmenin hüznünü yaşayamadan, abim görevini tamamlayamayan şehit oldu diye, onun yerine hiç düşünmeden Sarıkamış'a hareket ediyor. Cephede onun yerini doldurmak için bir asker olarak gittiği doğu cephesinde bir dava adamı olarak kendine yeni ufuklar açıyor. Azerbaycan ve Rusya topraklarında Turan ülküsünün son izlerini sürüyor. Yurda döndüğünde ise Hain damgası yiyerek, hapis yatıyor.
Bu toprakların hükmü ağırdır...
Düşünmeden attığınız her adım başınızı ağrıtır..
...
Ve gene onun dediği gibi:
«— Huzurun bir pahası var»