O zamanlar fark edemediğim şey, acı veren bir şeye direndiğimiz zaman sıklıkla kaçınmaya çabaladığımız acının süresini uzattığımızdı. Bu şekilde yaparak sürekli acıyı zaman aşımına uğratırız. Ayrıca aradığımız şeyden bizi alıkoyan, arayışla ilgili bir şey daha var. Sürekli dışarıya bakarsak, hedefe ulaştığımızı fark edemeyebiliriz. Kendi içimizde değerli bir şey meydana geliyor olabilir fakat eğer uyumlu değilsek ve odaklanmazsak kaçırabiliriz.
İki büyük Halife zamanında hiçbir noktası kararmayan mukaddes emanet Hazreti Osman devrinde solmaya istidat kazanır gibi oldu. Bütün büyük Sahabîlerle beraber Hazreti Osman'ı da bu acıyı duyanlar arasında görmeliyiz. Ne var ki, o, kıymette ve sırada üçüncü büyük Halife, bu hâli önleyebilmenin yalçın mizacına sahip değildir. Bu da onun başkaca büyüklüğünden eksiltmez.
"Geciktin; aylardır sesini duymadım... Nerelerde dolaşıyordun?"
"Ben her zaman yanındayım ama, sen beni unutuyorsun. Her zaman bağıracak gücüm yok; sen ise beni bırakmak istiyorsun. Ay iyidir, karlı ağaçlar iyidir, dünyadaki hayat iyidir ama, beni de unutma!.."
“Seni asla unutmam, biliyorsun. İlk günlerde gurbete çıktım, vahşi dağlarda dolaşıyor, vücudumu harap ediyor, uykusuz kalıyor, senin için ağlıyordum. Acı beni boğmasın diye şarkılar da uydurmaktaydım; ama şarkılar sefildi, soluk almam için acımı asla dindirmediler. Biri şöyle başlıyor bunların:
Ölümle yan yana gidişiniz,
O kayalıklı yolda.
O çevik gövdeleriniz.
Hayranlıkla izledim sizleri.
Şafakta uyanıp yola çıkan.
İki yabanördeği gibiydiniz.
Yine bitmemiş olan başka bir şarkıda sana şöyle bağırmaktaydım:
Ruhunu sıkı tut dostum,
Dağılmasın!"
"Aramızdaki temel fark ne, biliyor musun? Sen insanlara baktığın zaman üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun."
-"Peki, sen ne görüyorsun bakalım?"
_"İnsan, sadece insan. Seven, acı çeken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan."
Bugüne kadar okumuş olduğum en güzel, en etkileyici kitaplardan biri diyebilirim. İnceleme yazmak için sabırsızlandım ve biter bitmez sabahı beklemeden yazmaya geldim. Kitap beni öylesine içine çekti ki. Nasıl anlatsam, neler söylesem bilemiyorum. İçerisinde birçok duygu barındıran, dolu dolu, çoğu zaman acı veren bir öyküsü var. Karakterler öyle
" Hiçbir acı boşa gitmez ve her kayıp mutlaka kazanca dönüşür. İnsanın durumu, elinden oyuncağı alınıp, yerine gerçeğinin verilmesine ağlayan çocuk misalidir. Ahireti elde etmiş birinin dünyayı tamamen yitirmesi bir şey ifade etmez. "
Küçük Şeyler sıradan insanın başına gelmesi muhtemel sıradan olayları, acıları, ümitleri, hayal kırıklıklarını, yani kimi hayat gerçeklerini ve bu gerçekler karşısında yaşanan duyguları ele alıyor. Ağaçların kesilmesine üzüntü duymamız, kuş sesleriyle neşelenip aşk uğruna acı çekmemiz, bir tebessümle umutlanıp kurduğumuz hayallerin yıkılıvermesi