Çünkü içimden hiç durmaksızın yükselen o soruya, "Neden acı çekiyorum?" sorusuna, hiç ama hiçbir karşılık bulamıyordum.
Düşüncen yaşanılandan daha acı verici
Çekirdekten doğan eylemlerimiz, maskeyle ne kadar çarpıtılırsa eylemlerimizi haklı çıkarmak için başkalarını o kadar çok suçlarız. Altbenliğimizin varlığını ne kadar inkâr edersek kendimizi o kadar güçsüzleştiririz. İnkâr, içimizdeki yaratıcı kaynağın gücünü engeller. Bu, daha büyük bir acı ve çaresizlik döngüsüne sebep olur. Acı ve çaresizlik döngüsü ne ka- dar büyük olursa orijinal acı veya yara o kadar büyük görünür. Üzeri hayali yoğunlukta bir acı algısıyla örtülür ve biz farkında olmadan o acı karşısında dehşete kapılırız. O acıyı deneyimleme olasılığı karşısında kendimizi savunmak için her şeyi yaparız. Hayalimizde, bu tam bir eziyete ve yok oluşa dönuşür. Ondan uzak kalmayı ve onu iyileştirmemeyi gerekçelendirdikçe orijinal yara tamamen gömülür ve asla düşündüğümüz şey değildir.
Sayfa 10
Reklam
Bir mumun aydınlattığı bir pencereden daha derin, daha gizemli, daha verimli, daha anlaşılmaz, daha göz kamaştırıcı şey yoktur. Güneşte görülebilen şey, bir camın arkasında olup biten şeyden daha az ilginçtir her zaman. Yaşam, bu karanlık ya da ışıklı delikte yaşar, burada düşe dalar, burada acı çeker.
"Yüreğine, acı korkusunun, acının kendisinden de kötü bir şey olduğunu söyle."
"Ey dipdiri meyyit iki el bir baş içindir Davransana eller de senin baş da senindir. His yok, hareket yok, acı yok leş mi kesildin? Hayret veriyorsun bana sen böyle değildin!"
Bir tek ben kederliydim, tuhaf bir şekilde kederli. Tanrı'sı elinden alınmış bir papaz gibi, öylesine canavarca çekici olan denizden; ürkünç sadeliğinde sonsuzca çeşitlilik gösteren denizden; yaşamış, yaşayan ve yaşayacak olan bütün ruhların huylarını, can çekişmelerini ve kendinden geçişlerini oyunlarıyla, davranışlarıyla, öfkeleri ve gülümsemeleriyle kapsayıp canlandırır gibi görünen bu denizden acı bir burukluk duymadan ayrılamazdım!
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.