Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
31 Mart Yerel Seçimleri Bağlamında Marksizmin Tarihsel Doğruluğu Üzerine
Bilindiği gibi “Yüzyılın Felaketi” AKP iktidarı, devlet gücünü bütünüyle elinde tutmasına rağmen 31 Mart Yerel Seçimlerinde ağır bir yenilgi tattı. Bir ABD-İngiltere-İsrail yapımı proje partisi olan AKP, emperyalist efendileri tarafından iktidar koltuğuna oturtulduğu 3 Kasım 2002’den beri ilk kez bu kadar ölümcül, tedavisi çok zor bir yara almış
“Her neyse, bütün bunların konumuzla bir ilgisi yok. Gerçek güç, uğruna gece gündüz savaşmamız gere­ ken güç, nesnelere değil, insanlara hükmeden güçtür." Bir an durdu, bir kez daha parlak bir öğrenciye soru so­ ran bir öğretmen havasına büründü: "İnsan insana nasıl hükmeder, Winston?" Winston, biraz düşünüp, ''.Acı çektirerek," dedi. "Tamam işte. Acı çektirerek. Boyun eğmek yetmez. Acı çekmiyorsa, kendi iradesine değil de senin iradene boyun eğdiğinden nasıl emin olacaksın? Hükmetmek, acı çektirmekle ve aşağılamakla olur. Hükmetmek, insanla­ rın zihinlerini darmadağın etmek, sonra da dilediğin gibi yeniden biçimlendirerek bir araya getirmekle olur. Nasıl bir dünya yaratmakta olduğumuzu anlamaya başladın mı şimdi? Eski reformcuların hayalini kurduğu o enayi, zevk düşkünü ütopyaların tam tersi bir dünya. Korku, ihanet ve azap dolu bir dünya, ezmenin ve ezilmenin dünyası, kendini yetkinleştirdikçe daha az acımasız olacak yerde daha da acımasız olan bir dünya. Bizim dünyamızda iler­ leme, daha fazla acıya doğru bir ilerleme olacak. Eski uy­ garlıklar ya sevgi ya da adalet üstüne kurulduklarını öne sürüyorlardı. Bizim uygarlığımız ise nefret üstüne kuru­ lu. Bizim dünyamızda korku, öfke, zafer ve kendini aşağı­ lamadan başka bir duyguya yer yok. Başka ne varsa hep­ sini yok edeceğiz, hepsini. ”
Reklam
Ortadaki manzara kaderin acı bir tecellisini sergilemişti. Fikirlere kelepçe vurulan bir ülkede insanlar soğuk mizaçlı, bön tavırlı, kuşkulu olmaktan kendilerini kurtaramazlardı... Bu bir mizaç değil, korkunun kazandığı zafer ve ürpertinin sindirdiği insanların sükutu seçişleriydi.
«Kendi başlangıcını izlemek zorunda değildi… Bu ona acı mı verdi, neşelendirdi mi? Yine de laneti olan bu tuhaf özgürlüğün, onu hiçbir şeye, kendine bile bağlamayan bu özgürlüğün maddesini aydınlatan şey olduğunu hissediyordu. Ve biliyordu ki hayatı ve zafer anları ondan geliyor ve her gelecek ânın yaratılışı ondan geliyor.»
Sayfa 167
Ben bir çocuğum
Ben Gazze de bir çocuğum Bedenim çocuk Ruhum ise baştan başa bir yara… Burası benim vatanım Burada acı bile tatlı gelir bana Beni yıkmak isterler Bombalar, katliamlar ve daha niceleri Bütün bunların hepsi beni vatanımdan uzak etmek içindir Fakat vatanımda isem uzak bile yakın olur bana Bu mübarek topraklar benim vatanım Peygamberler kokulu şehiri barından vatan benim Mescidi Aksa’m benim İster acı ister tatlı Her yönüyle bana emanet edilmiş bu topraklar benim İnsanlıktan nasibini almamış bir grup savaşıp dururlar bizimle Onların silahları, uçaklar, elinde kuklaları var Benim ise uğruna şehit olmuş ve olmak için sıralarını bekleyen nice kardeşim var. Bugün burada güçsüz düşen kollarımı görüp bana üzülme Çünkü güçsüz düşen kollarıma inat Bin kuvvet ile doludur benim en içim Rabbimizin yardımı ile o Zafer gününü için gayret ediyorum Sende dua et ve gayret et olur mu? Özgür Filistinde buluşmak duasıyla ile…
Tanrı'nın bize lütfettiği bu şeyler yüzünden acı çekeceğiz.
Sahip olunan her türlü fiziksel ve zihinsel ayrıcalığın felakete sürükleyen bir yanı vardır; devrik kralların sendeleyen adımlarında izini sürebileceğimiz türden bir felaket. Diğerlerinden farklı olmamak daha iyidir. Çirkinler ve aptallar bu dünyada her şeyin en güzeline sahiptirler. Kafaları son derece rahat, ağızları bir karış açık öylece oturup oyunu izleyebilirler. Zafer nedir bilmezler belki ama en azından, yenilgiyi de tatmazlar.
Reklam
İnsanı tamamlamak ve ondaki kahramanlık mefküresine alem olmak için yaratılan, Allah ve Resulü tarafından övülen, rüya perdesini bile yakacak kadar asil ve bedii çizgiler taşıyan, güzel sanatları ürperten, tarihte her milletin zafer ve şeref armasında motifleşen, safkan teknesinde yoğurulan, hipodromlarda muhtaç olduğu prens iş zeminini bulan, sırtına binmiş bunca insan hırsına rağmen ebedi ismetini muhafaza eden ve nihayet tek istifa kaynağı olarak yarış yerinde heykelleşen at, bütün dünya ile beraber memleketimizde, yani onu ilk defa çıkarıp insanlığa takdim edenlerin yurdunda pek mahzundur. Kulağımıza, babasını imdada çağıran bir çocuk sesini andırır, acı kişnemeler geliyor
Sayfa 223Kitabı okudu
6.cilt
6. "Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah'a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. İşte bu takdirde O, sizin günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur. Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah'tan yardım ve yakın bir fetih. Mü'minleri bunlarla müjdele." Saf sûresi (61), 10-13. ... Nitekim Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem: "Cihad amellerin zirvesidir; kubbesidir" (Tirmizî, Fezâilu'l-cihâd 22) ve"İslâm'ın zirvesi, kubbesi cihaddır"  (Tirmizî, Îmân 8; İbni Mâce, Fiten 22) buyurmuştur. Müşriklerin, kâfirlerin, zâlim ve fâsıkların hükmü altında bir esaret hayatı yaşayıp zillete katlanmaktansa, Allah yolunda, hak ve hakikat uğrunda mal ve canla savaşarak ya şehit ya gazi olmak elbette daha şerefli ve daha faziletlidir. Bu üstün inanç ve asil duygu, müslüman toplumları tarih boyunca başı dik ve hür yaşatmış, cihadı onların hayatının vazgeçilmez bir parçası haline getirmiştir. İşte büyük kurtuluş, büyük murada eriş budur. Cihaddaki diğer bir nimet de Allah'tan bir zafer, düşmanlara karşı bir galibiyet ve yakın bir fetihtir. 
Sahip olunan her türlü fiziksel ve zihinsel ayrıcalığın felâkete sürükleyen bir yanı vardır; devrik kralların sendeleyen adımlarında izini sürebileceğimiz türden bir felaket. Digerlerinden farklı olmamak daha iyidir. Çirkinler ve aptallar bu dünyada her şeyin en güzeline sahiptirler, Kafaları son derece rahat, ağızları bir karış açık öylece oturup oyunu izleyebilirler. Zafer nedir bilmezler belki ama en azından, yenilgiyi de tatmazlar Hiç istiflerini bozmadan, kayıtsz, gürültüsiz patırtısız yaşayıp giderler; tıpkı hepimizin yaşaması gerektigi gibi. Ne başkalarını felakete sürüklerler, ne de yaban ellerde heder olurlar. Senin mevkin ve malın mülkün Harry; benim az çok sahip oldugum zekâm ve artık ne kadar degeri varsa, sanatim; Dorian Gray'in ise güzelliği; Tanrı'nin bize lütfettiği bu şeyler yüzünden acı çekeceğiz, hem de büyük acılar."
• ❝ —Yol gösterici ya da pes etme noktası: Yaşamı­mızda daima gelişmemizi engellemekten sorumlu olan bir olay vardır: Bir travma, acı bir yenilgi, aşkta hayal kırıklığı, hatta pek anlayamadığımız bir zafer bizi korkutabilir ve bir adım daha atma­mızı engelleyebilir. ❞ •
Sayfa 224 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
En kötüsü değildir ölüm diyor Gillespie En iyi öğretmen değildir acı Ne de açlık bizi kahraman yapıyor. Gillepse diyor ki En kudretli olanlar en güçlü olanlar değildir Daha çok direnenlerdir en güçlü olanlar Yenilgiden zafer çıkaranlardır. Diyor ki Gillepse En kötü tehlike tehlike değildir Tehlikeden kaçınmak için gündelik olarak kullandığımız en kötü tehlike güvenliktir. Diyor ki Gillepse Bitmiş bir adam değildir Bitirmekte olan adam Bitme asla sonun yerine geçmez, Çünkü aslında Diyor ki Gillepse Parker'in ona söylediğine ve Cortazar'in Parker'e dediğine göre Aşk yapmak yerine Aşkın bizi yapmasının zamanı geldi.
Sayfa 56 - Gillepse Diyor KiKitabı okudu
Henüz genç ve sağlıklı bir bedene sahipken, zafer borularının öttüğü anda ölmek güzel olabilir; ama bir hastane koğuşunda uzun uzun acı çektikten sonra ölmek daha kötüdür herhalde, evde, sevgi dolu inlemeler, hafif ışıklar ve ilaç şişeleri arasında ölmek daha melankoliktir. ama bilinmeyen, yabancı bir diyarda, sıradan bir han odasında, yaşlı ve çirkinleşmiş bir biçimde, dünyada, arkada hiç kimsenin kalmadığını bilerek ölmek kadar zor hiç bir şey olamazdı.
Yıldızlara hikayeler yazıyorduk. Ama bizim hikayelerimizde bir şey vardı. Ya da bir şey yoktu. Hikaye anlatmak ölümdü bizim için. Hikaye anlatmak acı ve çalışmak demekti. Fakat bir defa yazıldı mı, anlatmadan olmuyordu. Hikayeleri. Zor tutuyorduk kendimizi.
Bursa'da Zaman
Bu gün Bursa Yeşil Türbeyi Gezdik , Siz 1k Ailesi ile paylaşmak istedim Yeşil Türbe ile ilgili manzaraları
Kemal Kartal
Kemal Kartal
*** Bursa'da bir eski cami avlusu, Küçük şadırvanda şakırdıyan su; Orhan zamanından kalma bir duvar... Onunla bir yaşta ihtiyar çınar Eliyor dört yana sakin bir günü. Bir rüyadan arta kalmanın hüznü İçinde gülüyor bana
içim içime sığmıyor
Tarihe gömüyorum acıyı ve ölümü Yenilgiyi zafer şarkılarına Çünkü sen geldin; kumrular geldi İçim içime sığmıyor Umurumda mı sanki ayrılık trenleri Ateşten gemiler, çöl çiçekleri Ay tutulması, rasathaneler Umurumda mı sanki
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.