''Yaşadıklarının bir düş olduğunu hissetti yalnızca; mutluluk ya da mutsuzluk, insanlar ya da yalnızlık, geçmiş ya da gelecek bir düştü. Arzuladığı hiçbir şey yoktu artık. Böyle bir anda suskunlaşmak - ölmek bu herhalde-, diye acıyla düşündü.
Tek isteği vedalaşmaktı artık.''
Yzur, bilincini yitirmeksizin, acıyla kıvranmaya başladı. Sadece iç paralayıcı bir sonsuzluk ifadesiyle bana doğru döndüğünde hafifleyen mutlak bir yalnızlık, zayıf bir soluma, belli belirsiz bir nabız, kapalı gözlerine inen tatlı bir acı ve o bildik melez hüznüyle dolu yüzü.
Ölüm zihinde yankılanır. Yas tutanlar için hiçbir ölüm yalnızlık içinde gerçekleşmez. Bilinçli olsun ya da olmasın, her biri, daha önceki kaybın anılarıyla ve kayıpla birlikte ge- len terk edilmişliğin verdiği fiziksel acıyla yankılanır. Bu öylesine şiddetli bir darbeydi ki, aşkla sevdiği eşi ve en güvendiği hâmîsinin, ikisinin birden ölümü herkes için mahvedici olabilirdi fakat babası o doğmadan önce ölmüş ve annesini de ölmeden yalnızca bir sene önce tanıyabilmiş bir insan için bu fazlasıyla ağırdı. Özellikle de bu andan itibaren, artık çok daha incinebilir bir durumda kalmıştı.
Yaşadıklarının bir düş olduğunu hissetti yalnızca; mutluluk ya da mutsuzluk, insanlar ya da yalnızlık, geçmiş ya da gelecek bir düştü. Arzuladığı hiçbir şey yoktu. Böyle bir anda suskunlaşmak – ölmek bu heralde, diye acıyla düşündü.
Yaşadıklarının bir düş olduğunu hissetti yalnızca; mutluluk ya da mutsuzluk, insanlar ya da yalnızlık, geçmiş ya da gelecek bir düştü. Arzuladığı hiçbir şey yoktu artık. Böyle bir anda suskunlaşmak - ölmek bu herhalde, diye acıyla düşündü.