R.

BULUT ve TOPRAK Bulut âşıktı toprağa. İmkânsız bir aşktı onun ki. Çünkü bulut gökyüzüne toprak yeryüzüne aitti. Kavuşmaları kıyamet olurdu. Ne vazgeçebiliyor nede ulaşabiliyordu. Gece gündüz etrafında dolaştı toprağın. Her geçen gün daha da büyüyordu sevdası. İmkânsızlık büyüdükçe isteği de büyüyordu. Vazgeçmek mümkün olmayacaktı. Aşk
Reklam
İlkbaharda açan çiçeklerden biri, bir ırmağın kenarında hayatın tüm güzelliğini içinde barındıran güzel kokulu bir kardelen veya tepelerde açmış ve tüm yamacı renklere boğan, papatyalardan bir tanesi, bir sabah kalkar ve yaşama göz kırpar. Bu sırada küçük bir kuzu gelir üstüne basar, onu ezer ve oradan geçip gider. İlkbaharda bir kaç karınca bir
Üç tarafında üç tane kocaman dağ ve geriye kalan tarafı ise sonsuzluğa ulaşan bir düzlük olan bu yer, sanki insanlık var olduğundan beri hep dünyanın merkeziymiş gibi, sanki insanlık burada yürümeyi öğrenmiş ve her şey burada başlamış gibi durur. Hiç kimse ne zaman var olduğunu veya keşfedildiğini veya hayatın burada ne zaman başladığını

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çok eski zamanlarda bilinmeyen, uzak bir yerde yaşayan bir kaç yaşında bir çocuk vardı. Bu çocuğun farklı bir dünyası vardı. Bu dünya onun hayalinde, zihninde, başka kimsenin ulaşamayacağı güvenli bir yerde bulunuyordu. Bu dünyanın başkanı da kurucusu da oydu. İçinde kendisinin dışında ejderhalar, boynuzlu atlar, konuşan köpekler, yürüyen babacan ağaçlar, canlı taşlar olan bir dünya. . Arada sırada yetişkinlerden uzaklaştığında, yalnız kaldığında bu dünyasına uğramayı ihmal etmezdi ve bu ona çok eğlenceli, çok gerçekçi ve bir o kadar da anlamlı gelirdi. Annesinin,babasının ve diğer yetişkinlerin bu dünyadan haberleri yoktu. Onların sadece gördükleri ile sınırlı olan bir yaşamları vardı. Çocuk ise hayalperestti, sevgi doluydu, yalan konuşmayı sevmezdi, kelebekleri severdi. Hayalleri gördükleri ile sınırlı değildi. Gördüğü sadece etrafını saran koca dağlar, dağlarda otlayan kuzular, kuzuları çağıran koyunlar, koyunları kuzulardan ayıran insanlardı ancak zihninde ise bambaşka bir dünya vardı. İşte bugün o çocuğun ve de dünyadaki tüm çocukların bayramı kutlu olsun. :)
Dışardan bakıldığında aslında hiç de bir sanatçının dış görünüşünü yansıtmayan, sıska çelimsiz,saçlarına aklar düşmüş, gür ve dağınık sakallı, başında eski bir kasket, elinde bir tesbih,omuzlarının üstüne attığı eski, yırtık ceketiyle bir adam çıkar ve sesi titremeye başlar. Uzun, upuzun,çığlığa benzeyen bir ses, insanı derinden sarsan tiz bir ses gelir uzaklardan. Dinleyen her kulak, her kalp, her ruh içinde hisseder bu titreşimi, ses tellerinden yapılmış bir duygu şölenidir âdeta.Kimi zaman hawar ile, kimi zaman uzun bir ax ile başlar. Bazen sevgiliye, bazen kardeşe, bazen anaya,bazen babaya, bazen bir yoldaşa duyulan özlemi, bazen çaresizliği, iç çekişleri, feryad u figanları, dışa vurulamayan bir intikamın, aşağılanmışlığın, ezilmişliğin, yok edilmişliğin, katledilmişliğin sesidir bu. Şüphesiz ki Kolay değildir. Keyiften ya da zevkten ya da ticaretten ya da ünden ya da şandan değil,mecburiyetten haykırmaktan, dert yakmaktan, ölülerini gömmekten ve onlara hasret duymaktan başka elinde hiç birşey kalmamış, başka hiç bir çaresi olmamış bir halkın coğrafyasının kalbinden çıkmıştır. Bir değil bir çok anlamı vardır her birinin. Aşk, İsyan, acı, umut, keder, parçalanmışlık.... Hepsi bir aradadır ve bu yanık yüreklerin içindedir. Bir halkın bütün hikayesi bir "dengbejin" yüreğindedir....
Reklam
100 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.