Tanrı bir gemi değildir;gemilerin efendisidir o;denizlerin,sakin göğün ve fırtınaların efendisi.Büyücülerin formülleriyle yönlendirilemez; ne sözcüklere ne sayılara hapsedebilir;ele avuca sığmayan ve önceden bilmeyendir o.Onu yönlendirme savında olanın vay haline!”
Amin Maalouf'un okuduğum ilk kitabıydı. Muhtemelen son olacak. Kurgusu ve dili iyiydi ancak - bazı incelemelerde de gördüğüm gibi - açık bir şekilde, özelde Türkler'i genel satıhta ise Osmanlı'yı, hemen hemen her fırsatta diyebilirim - bir kötüleme, bir iğneleme, lanetli bir şeymiş gibi sunma gayreti mi ya da özellikle bunun için yazılmış bir
Elindeki olanakları kullandığı, yaratıcı gücü olmadığı ve en önemlisi de geleceği hesaplamadığı için doğa sık sık hata, hatta çok büyük hatalar yapar. Kendisine anlam veren varlıkları bir zaman sonra çıkmaz sokaklara sokabilir. Bugün büyük bir başarıyla elde ettiği bir yapı ya da mekanizmanın geleceğin değişen koşullarında yetersiz kalacağını veya olumsuz sonuçlar doğuracağını hiçbir zaman bilmez ve önemsemez.
Kısacası doğanın aklı yoktur. En büyük avantajı sabırlı olmasıdır. Yavaş yavaş işlemini yapar ve üzerinde oynayabileceği çok sayıda deneğinin olması sürdürebilirliğini olumlu yolda etkiler.
Yani akılsız bir varlık olan tabiatın akıllı dediğimiz insanı yarattığını ve geliştirdiğini akıllılık olarak kabul ediyorsunuz. Ve bunu akılsız tabiatın size verdiği akılla keşfediyorsunuz. Ve bunda hiçbir çelişki görmüyor hatta bunu bilim olarak kabulleniyorsunuz. Bunu sadece, Bir Yaratıcının varlığını inkar etmek adına yapıyorsunuz. Diyecek çok şey olsa da diyemiyor insan. Yine de Allah hidayet versin diye dua ediyorum.
Ben sizi, burada birkaç cümle yazıp fikrinizden döndürebileceğim kanısına varmadan sadece üzerime düşen vazifeyi yerine getirmek istedim. Ola ki sorulur; gördün de neden uyarmadın diye. Yoksa sizin din(sizliğ)iniz size benim dinim tabi ki banadır, size karışacak değilim. Sonuçta hepimiz aklı başında insanlarız. Kalın sağlıcakla..