Adem Kozan

Adem Kozan
@adem_kozan
Felsefe Öğretmeni
2 Ağustos 1991
109 okur puanı
Nisan 2022 tarihinde katıldı
marx'ın metinlerinde tam insan üç öğeli bir diyalektikle tanımlanır: ihtiyaç, emek, jouissance.
Reklam
birey ya da organizma varlığı ne ise onu olmak zorundadır(öznellik)
başkaldıran köle aynı zamanda hem evet hem de hayır der. Sınırla birlikte bu sınırın berisinde korumak istediği şeyleri de kesinler.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her türlü bilgiden yoksunum, öldürmeye ya da başkalarının öldürmesine boyun eğmek için sıkıştırılmış durumdayım.
Çağımız öldürmenin haklı nedenlerinin bulunabileceğini kabul ediyorsa, yoksayıcılığın belirtisi olan şu yaşama ilgisizlik yüzünden kabul ediyor.
Reklam
Değerlerimizin bu dünyayı aşan, aşkın bir kaynaktan belirlenmediğini, iyilik, kötülük, dürüstlük ya da hilenin anlamlarının bu tek dünyadan, Doğa/Tanrı’daki etkile­şimler karşısında giderek daha iyi var-kalma stratejileri geliştirmek çabasındaki biz sonlu varlıklardan türediğini fark etmek ve fark edilmesine yardım etmek durumundayız.
Binlerce duygulanışımız, en temelde üç kaynak duygulanıştan türemektedir. Bunlar, sırasıyla, sevinç, keder ve arzudur.
Temsillerimizin bizi bedenimizden bir parça uzaklaştırmasını belki anlayabiliriz. Sorun ne kadar uzaklaştırmasına izin vereceğimizle ilgilidir. (Anoreksi hastaları)
Belki biz insanlara tuhaf gelebilir ama upuygunsuz ya da bulanık fikirler nedeniyle kendi var-kalma çabasını yitirme tehlikesi yine yalnızca biz insanlara özgüdür
Fikren doğru olmakla (upuygun fikir) bedenen güçlü olmak (eyleme gücü) bir ve aynı şeydir.
Reklam
Spinoza, "İnsan zihnini oluşturan şey, insan bedeninin fikridir” derken, bize basitçe “düşünmek dediğiniz şey, başka bedenlerle zorunlu karşılaşmalarınız sırasında kendi bedenlerinizde ortaya çıkan etkilerden başka bir şey değil” der
Etkin bir güce dönüşmek ancak var-kalma çabamızı çeşitlendirerek ve bu arada diğer varlıklarla karşılaşma fırsatlarını değerlendirmekle olanaklı; bu başarıldığı ölçüde sevinçli duygulanışlarımız artmakta, eşzamanlı olarak da etkileme gücümüz çoğalmaktadır.
... oyunda Caligula, aşkıncı bir dünya görüşüyle kitleleri sömürmekten ibaret bir hal almış siyasetin ete kemiğe bürünmüş örneğidir. Olup-bitenden en çok o rahatsızdır. Hesabı basittir: Sıradan halk önce ölümden ve öte dünyadan korkmaz olursa, hemen ardından kendilerini bu korkuyla güden efendilerinden de korkmaz olacaktır. Bu apaçık bir kalkışmadır; düzene karşı kalkışma!
Spinoza ve Nietzsche, çileci ve kederli bir kutsallıktan bir an önce kurtulmamızı, bunun yerine sevinçli bir dünya sevgisini benimsememizi söyler
Andre Gide şöyle diyor: “Bilin ki sevinç kederden daha ender, daha güç ve daha güzeldir. Bu olağanüstü önemli keşfi bir kez yapmayı başardığınızda sevinci ahlaki bir yükümlülük olarak kucalamalısınız.” İlla ahlaki bir yü­kümlülük arayacaksak, sevinç sahiden de düşünülebilecek en görkemli ahlaki yükümlülük sayılmalıdır.
727 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.