“Kadınlar içlerinde acı ile doğuyor. Fiziksel kaderimiz bu. Regl sancıları, ağrıyan memeler, doğum. Onu hayatımız boyunca içimizde taşıyoruz. Erkekler böyle değil. Onların arayıp bulmaları gerekiyor. Suçluluk duymak uğruna bütün o tanrıları ve şeytanları icat ediyorlar ki biz bunlar olmadan da yapabiliyoruz. Sonra hissedebilmek ve birbirlerine dokunmak için savaşlar yapıyorlar ve ortada savaş yoksa ragbi oynuyorlar. Bizimse hepsi içimizde, burada. Yıllarca bir acı döngüsünde yaşıyoruz ve sonra tam da alıştığını düşünürken ne oluyor? Menopoza giriyorsun. Adı batasıca menapoza giriyorsun ve bu dünyadaki en güzel şey. Ve evet pelvik tabanın ufalanıyor, aniden sıcak basıyor, kimsenin umrunda olmuyor ama sonra özgürsün. Artık bir köle, aksamlı bir makine değilsin. İş hayatında bir insansın sadece.”
Fleabag
1. Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
2. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrının Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.
3. Tanrı, «Işık olsun» diye buyurdu ve ışık oldu.
4. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.
5. Işığa «Gündüz», karanlığa «Gece» adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk
Orhan Kemal’den okuduğum 24.kitap imiş kendileri.
Niyet ettim yıllar önce emek emek hazırladığım
Orhan Kemal kitapları listemi bu yıl bitirmeye.
İlk 23 kitabı önceki yıllarda okumuş, iki seneden
fazla bir süredir de Orhan Kemal okumaları yapamamıştım.
Nasıl özlemişim nasıl.
“Dert, adı batasıca, cehennem ol, soyka… ille de soyka”
Çukurova’ya
.."durdurulamaz biçimde büyüyen kaos" "gündelik hayatın tahmin edilemezliği" ve "yaklaşan felaket" ..
"aşağılık bir gelecek ve adı batasıca bir geçmişin kaçışı olmayan cehenneminde yaşadığımızdan" ..
Bulaşıcı korkularının nedeninin günbegün kendisini daha da güçlü hissettiren kaçınılmaz bir sonun kesinliğinden değil, kendi kendini huzursuz eden hayal gücünün yok edici hastalığından kaynaklandığını ve bunun bir gün gerçekten de bir felakete neden olacağını, içsel bağlantıları gevşediğinden amacını yitirmiş insanları kaplayan, insanlar dikkatsizce ruhun ezeli kanunlarından saptıklarında, kendi alçakgönüllülükten yoksun tasarlanmış dünya üzerinde kontrollerini kaybettikleri sırada ortaya çıkan yalancı bir his ..
Soğuktan eli yüzü mosmor olmuş zavallı-belki de aç-çocuk yalan söylemiyordu, kesinlikle biliyorum yalan söylemediğini. Şu adı batasıca analar yavrularını, ellerine bir kağıt sıkıştırıp bu soğukta sokağa niçin salarlar acaba? Belki de aptal, kafasız oldukları için... Bencilliklerinden eziyet ediyorlardır yavrularına. Belki gerçekten hastadırlar. Ama gene de gereken yerlere başvurmalı. Bunların dolandırıcı olmadıklarını; cılız, aç çocuklarını halkı aldatmaya, yollamadıklarını nereden biliyoruz? O çocuk bu çeşit mektupları taşıya taşıya ne olacak sonunda? Oradan oraya, ötekiden berikine koşup dilenmekten yüreği katılaşacak.
Bir beladır sarmış dünyayı:
Ne günahlar işlenmiş ki Tanrı kızmış,
Salmış yeryüzüne vebayı.
Adı batasıca, bir geldi mi
Geldiği gün doldurur cehennemi.
Hayvanlar başlamış bir bir tutulmaya.
Her tutulan olmuyormuş ama, Kötüymüş hepsinin hali. Ölüm dayanmaya görsün kapıya, Kim çıkar karın doyurmaya? Tadı kalmamış etin kemiğin: Ne kurt kuzu