Eski Mezopotamya inanç sisteminde, ad vermenin derin bir anlamı vardır. Ad, onu taşıyanın özünü yansıtır; aynı zamanda sihirli bir güce sahiptir. Bir şeyin adını bilmek, onun gizini ele geçirmek demektir. Yeni bir güçle donanan kişiye yeni bir ad verilir. İlkellerin eriştirme törenlerinde çocuk olarak "ölüp" ergin olarak "yeniden doğan" kişi, genellikle yeni bir ad alır. Adın ve ad verme eyleminin gücü, Kutsal Kitap'ın ilk bölümünde de yinelenen bir temadır.
Ben, azizim bir mucize umuyordum. Nasıl bir mucize mi? Aslında sadece, aşkın o sonsuz, insanüstü, gizemli gücüyle yalnızlığı ortadan kaldırmasını, iki insan arasındaki mesafeyi kısaltmasını ve toplumun, adın, servetin, geçmişin ve anıların aramıza ördüğü yapay duvarları yakmasını. Hayatı tehlikedeyken etrafına bakınıp bir el, onunkini gizlice sıkarak hala şefkat ve merhamet diye bir şey olduğuna, hala bir yerlerde insanların yaşadığına inanmasını sağlayacak bir el arayan biri gibiydim.