Sizin bakış açınız, sizin dünyanızı yansıtır.Siz kendinizle uğraşırsınız,benimle de­ğil.İnanç sisteminiz doğrultusunda oluşturduğunuz fikirleriniz,daima kendinizle ilgilidir,benimle değil.
"Elimi ver," dedi Adonis, elliyorsun onu - niçin?
Reklam
Adonis'te utancından ateş bastı yanaklara, Venüs gözyaşlarıyla söndürdü o bakir ateşi;
Henüz yokken bir adımız, Yaşayıp isteyip istemediğimizi sormadı bize hiç kimse. Şimdi büyük şehri yapayalnız dolaşıyorum. Oturma odasından kapıya, pencereye bakarken… Yine bir şeyi bekliyorum…
Bir ömre değer sevdiğimin bir gecesi Ağzımda duadır adının her hecesi Fâni yaşayıp böyle ölümsüz sevmek Âlemde bütün sevgilerin en yücesi
Əsilli-nəsilli soyum, nəcib elim, təmiz qanım var. Əvvəllər yurdum Orta Asiyanın yüksək yaylaları idi. Sonra qaynar qanımız güc gəldi, babalarım Şərqə, Qərbə, Şimala və Cənuba doğru yayıldılar. Məmləkətlər basdılar, dövlətlər qurdular, mədəniyyətlər doğurdular. Ulularımız əvvəl-əvvəl sadə yaşayar, el-elatla oturub-durar, qanuna baxar, doğruya və qurultaya tapınardılar. El ağaları, oba böyükləri, ölkə tərxanları haqqı qorumaqdan, doğrunu söyləməkdən, azğınlara hədlərini bildirməkdən və zorakılığa qarşı dayanmaqdan çəkinməzdilər. Nə qədər ki belə idi, elim qüvvətli və ellər arasında sayılan ellərdən idi. Ancaq sonralar qanımız qarışdı, kölə ellərin adətlərinə, mərasimlərinə qapıldıq, qurultaydan qaçdıq. Beləcə, qanun pozuldu, zorakılıq qələbə çaldı və bəy millətim qul oldu. O zamandan ocağımız söndü,adımız-sanımız batdı. Günün birində alçaq xaqanımız bizi yadellilərə satası oldu.
Reklam
Kendimizden çıkmadıkça kendimizi görmemizin mümkün olmadığını düşünüyorum…
Kaçıp gitmek istediğimiz yerin kaçtığınız yerle aynı olduğunu görmek tam bir aydınlanmaydı. Hapishanenin bir yer değil, bakış açınız olduğunu anlamak. ..
bizi yola çıkaran ne varsa yol üzerindedir, öyledir sanıyorduk geleceği seçmeye çalışıyordu kısılmış gözlerimiz adasız denizlerin ufkunda Bilge ve hırsız. Çocuk ve katil. Ölüm ve oğul oluyorduk. Denizler, meydanlar, kavgalar ortasında fırtına bilgisi yoklarken çözülmemiş zamanların altın bilmecelerini bir daha hiç çıkamadık daldığımız karanlıktan kara ruhların büyük bayramlarından sonra
Adım onların adının yanına yazılmasın diye acı çekecek yerlerimi yok etmeden acıyla baş etmeyi öğrendim. Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
Reklam
"Savaş başladığında artık savaşı başlatanların değil masum insanların da zarar görebileceğini fark etmiştim."
Yahya Kemal'e İthaf
"Yahya Kemal'in üzerimdeki asıl tesiri şiirlerindeki mükemmeliyet fikri ile dil güzelliğidir. Dilin kapısını bize o açtı. Millet ve tarih hakkındaki fikirlerimizde bu büyük adanın mutlak denecek tesiri vardır."
-Adınız Güler, değil mi? -Ben daha sizinkini bilmiyorum. -Öğreneceksiniz. Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yandır. Onsuz olamıyor. Sustu bir sigara yaktı. -Bakın. Şimdi adımdan daha önemli bir şey biliyorsunuz: Sigara içtiğimi. İşte bir başkası: Bütün 'siz'ler, 'iz'ler, 'uz'lardan sıkılırım ben. Yapmacık. Fazlalık gibi gelir bana. İkinci konuşmamda 'sen' diyemeyeceğim biriyle bir daha konuşmam. Ne dersiniz? -Galiba sizi anlıyorum. -Yanılıyorsun. 'Siz' anlanamaz, 'sen' anlanır. Bazı kitaplarda 'sizi seviyorum'u okuyunca gülerim. Sanki 'siz' sevilirmiş! 'Sen' sevilir, değil mi? -Seni anlıyorum. Kızardı.
Biz seninle birbirimize inanarak uzak yaşadık . Bir adanın denizden ayrı kalması neyse / sürgünde şifa olacak sözcükler yetiştirdik ve birbirimize sakladık.
En küçük bir ulusun üyeleri bile kendi yurttaşlarını doğrudan asla tanıyamazlar, ama yine de her birinin kafasında kendi toplumlarının geçmişten gelen mitler, tarihten ve kültürlerinin imgeleri yaşar. Toprakları üzerinde başka kavim, din ve dillerle birlikte yaşasalar da, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya, Türkiye, Japonya gibi... kendi uluslarının isimleriyle anılmaktadırlar. Hiçbiri kavminin adının devletin adı olmasından vazgeçmez, böyle bir şeyi hayal bile etmez, ettirmezler. Ülkenin içinde yaşayan her insanın demokratik hak ve özgürlüğü ayrıdır ve bu konuyla hiçbi ilişkisi de yoktur!
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.