Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

eylül

a greater woman wouldn't beg but i looked to the sky and said, please, i've been on my knees change the prophecy, don't want money, just someone who wants my company let it once be me
Reklam
i hate it here so i will go to secret gardens in my mind, people need a key to get to, the only one is mine
Dövme bir iz bırakmaktı ve üzerimde bırakmak istediğim çok az iz vardı esasen. O an zihnimde Aral'ın sesi yankılandı. İzi kalır demiştim ona, kalsın verdiğim sözü hatırlatır demişti bana. Kalbimin ritmi bozuldu bu anıyla. İçimde büyük bir özlem peyda olurken boğazıma bir yumru oturdu. Sedyeye oturdum usulca, sağ elimin öne doğru uzatıp dövme sanatçısına baktım. "Kırmızı bir çember istiyorum," dedim Rusça ve sağ serçe parmağımın etrafını tırnağımla dolaştım.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hükümdar Çakırca "Ender gitme," dedi arkamızdan. "Beni dinle ne olur." Annem ona baktı acıyla. "Hükümdar hep kanatlarım olacak derdim," dedi gözlerine bakarak. "Ama sen seni seven herkesin kanatlarını kırıyorsun gitmesinler diye. Bu sevgi değil Hükümdar. Ben seni böyle sevmedim. Böyle devam edersen sonun babam gibi tek başına ölmek olacak," dedi ona üzüntüyle bakarken. "Sen de kimseyi bırakmadın yanında. Yazıklar olsun."
"Kendi hayatını istedi." "O benim hayatım!" diye sesimi yükselttim. "Bu seferkine dokunma demedim mi? Ulan bir kere gelip sormadın bana nasılım," derken sesim titredi. Küçük bir çocuk gibi ağlamamak için yutkunup devam edebildim. "Küçüktüm daha, on yediydim! On yedi! O gün gelip bir kez saçımı okşayıp da teselli etmedin beni. Suçluluktan ölüyordum, ölüşümü izledin. Omzuma korur diye damganı bastığında uçurumdan aşağı ittin beni ama ölürken bir kere görmedin. Ölüyordum lan ben. Gözlerinin önünde ölüyordum, ben ölürken bana bir kere babalık etmedin. O beğenmediğin adam hayatımı kurtardı benim. Bir hayat hikayesi anlattı bana, bir fotoğraf gösterdi. Yaşama hevesimi o fotoğraftaki gülüşte buldum, sen gittin o gülüşü de aldın elimden."
Reklam
Kafam uğulduyor. Sakinleş. Suyun altındayım sanki. Sakinleş. Kulaklarımda bir basınç, ensemde bir uyuşma var. Sakinleş. Düşünmek istemiyor zihnim. Sakinleş. Öfke ele geçiriyor bedenimi. Sakinleş. Daha önce de yaşadım bu hissi. Sakinleş. On iki sene önce bir çocukken. Sakinleş. Bir daha öfkeme teslim olmam sanırdım. Sakinleş. Fakat yine kaybediyorum birini. Sakinleş. Kendimi kaybetmememin ne anlamı var her sevdiğimi kaybedeceksem? Sakinleş. Neden asker olmadım? Sakinleş. Eğer asker olsaydım daha fazla şey yapabilirdim onun için. Sakinleş. Herkesten koruyabilirdim onu. Kendinden bile. Sakinleş. Lina gitti. Sakinleş. Lina gitti. Sakinleş. Lina. Gitti. Sakın sakinleşme. Kimse beni üzmemek için bu kadar mücadele etmedi. Öfke en çok benim hakkım. Kimse hak etmiyor benim ne sakinliğimi ne de tesellimi. Feda edeyim ben de herkesi kendim için o zaman.
Bazı insanlar böyle yaşar sözünü senden öğrenmiştim. Bunu bilmeden uzun bir süre bu sözle hayata tutundum. Sonra sen bana dedin ki; "Bazı insanlar böyle yaşar diye değil Lina. Sen nasıl istiyorsan öyle yaşa diye." Ben böyle bir hayat istemiyorum Aral. Ben senin istediğin hayatı istiyorum. Ama kalırsam o hayattan her gün daha da uzaklaşacağım. Tutuklandığımı ve ayrı kaldığımızı farz et. Mutlaka hayatımı kazanarak geri döneceğim. Sözümü tutamadığım için özür dilerim. -Seni çok seven Lina'n.
Kapıya ilerlediğimde "Ne yapmayı düşünüyorsun Lina?" diye sordu arkamdan. "Onlara 'Onun bizi cennete götüreceğini düşünürdük, cehennemi yaşatacağını bilemedik,' dedirteceğim."
"Seni çok seviyorum," dedi gözlerime bakarak. "Ne olursa olsun değişmeyecek bir şey bu." "Birkaç sene ayrı kalsak bile mi?" "İçeri girmene izin vermeyeceğim," dedi net bir sesle. "Bir yol bulacağız. Baban da ben de buna izin vermeyeceğiz, tamam mı?" "Peki bulamazsak? Sever misin yine de?" "Bulacağız," dedi aksini düşünmek istemiyormuş gibi. "Sever misin?" diye sordum tekrar. "Yaşadığım süre boyunca," dedi dudaklarımın üzerine. "Benim için sadece sen olacaksın. Unutun mu? Ne senden öncesi ne senden sonrası. Ama söz veriyorum onlar kazanmayacak."
"Beni seviyor musun hâlâ?" Kaşları çatıldı bu sorumla. "Hâlâ rağmenlere dairdir Lina. Sen bir rağmen değil her şeysin."
Reklam
Bir hayat, Tanrıdan tek istediğim. Kendi kararımı verebildiğim ve ellerimi temiz tutabildiğim. Ne istemesem gelir başıma, ben o kadar kötü biri miyim? Boynuma takılmış bir tasma gibi kimliğim, canım çeker ki yanına gideyim. Ben iyi bir insan olayım isterim ama kanı temizlenmez avuç izlerimin. Yatarım cezamı yeter ki kurtulabileyim. Kurtulabilmek için ne kadar ceza çekeyim? Ne susturabilirim kafamın içini ne de kaçabilirim mecburiyetlerimden. Seçim diye seç seçebilirsen mecburiyetlerinden. Her vazgeçişin düşer boynundaki ilmekten. Fakat vazgeçtiğin her şey sana hayatı sevdiren. Bir gün çıkar ilmek belki boynundan. Ama bir bakacaksın, hiçbir şey kalmamış sana yaşamak isteten....
"Peki eğer Balın gerçekten onu seviyorsa affeder mi sence?" Gülümsedi hafifçe. Neden bu konuya bu kadar takıldığımı biliyordu. Korkuyordum çünkü. Ya ayrı düşersek ya bizim de mecburiyetlerimiz olursa ya biz de geri alınamaz hatalar yaparsak diye. En çok da ben tabii... "Zaman gösterecek. Zaman kaybettiğini sana geri getirirse o hep senindir."
İnanç bizi insan yapan şeylerden biri. Birbirimize duyduğumuz veya bir şey duyduğumuz inanç yaşatabilen bizi. Dayanma gücü veren. Hayal kurduran ve her gün yataktan kaldıran. İnanç var içimizde yaşamaya dair. Sevmeye ve hayal kurmaya cesaret etmeye iten bizi bu inanç içimizdeki. İyi olacağımıza, değer göreceğimize, hakkımızı alacağımıza, başaracağımıza ve eğer yeterince iyi biri olursak bizi koruyan ve seven bir Tanrı olduğuna inancımız var. Yoksa bazı insanlar böyle nasıl yaşar? Birine inanmalı insan, güç almalı ve yaslanmalı, zaman zaman düşmelere ve çokça sevilmelere ait. Bir inanç olmalı sonunda değeceğine dair. Eğer bir insanın inandıklarını elinden alırsan bir canavara dönüşmesi işten bile değil.
"Lina'ya aşık," dedim denize bakarken. "Biliyorsun değil mi?" Kafasını salladı Hükümdar. "Aşk kavuşamayınca olur zaten." Kavuşamadığın şeye isim vermenin anlamı niye? Daha mı çok acıtsın diye insanın canını?
İnsan bir şeyi doğru bilip kabul edince dönüp bir daha sorgulamaz bildiğini. Halbuki bildiği bir çıkarım yalnızca, çoğunluğun kabul ettiği. İnsan, sorgulamaya olduğu kadar kabul etmeye de meyilli. İster ki hiç sıkılmasın canı, insanı insan yapan aklı ve o aklı selim kılan etik kuralları. Etik de yalnız gezemez hiç, yanında hep var bir ezeli düşmanı. Etik gözetir faydayı, ahlaksa günahlarımın bekçisi. Hangisinin peşine takılsam mutlu edemem kendimi. Kurulsa bir kez zihnime etik ve ahlak mahkemesi; hüküm giymeden çıkmanın sıfır ihtimali. Doğru bildiğim yanlışlarım yanımda taşıdığım celladım. Topladım mahkemeyi, astım kendimi ahlak ipinden, bastım omuzlarına etiğin. Yükseldim göğe çoğunluğun faydası için. Sonra döndüm baktım geriye. Bir hayat yaşamışım: Kendim hariç herkes için.
1.809 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.