aramak… ömür boyunca aramak… yalnız seni aramak… paslı teneke kutularda, küf kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde, sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak. belki bu şehirde değilsin. ne çıkar? seni arıyorum ya.
Gümüş-ağaç, "Alabalıkcığım, sevimli dostum, dünyadaki en güzel kraliçe ben değil miyim?" dedi.
"Ha! Tabii ki değilsin."
"Kim öyleyse?"
"Kim mi? Kızın Altın-ağaç."
Neyi bulmaktır?
Neyi arıyorsan onu bulmaktır. Hakikati arıyorsan hakikati bulduğunda varsın. Sevgiyi arıyorsan onu bulduğunda gerçek manada varsın. Şefkati, insanlığı, medeniyeti, aşkı, kültürü yahut kendini arıyorsan onları bulduğunda varsın.
Onu bulana kadar var değilsin, sadece mevcutsun. Var olmak ile mevcut olmak arasında önemli bir fark var. Mevcut olmak, diğer nesneler gibi var olmaktır. Fiziki ve biyolojik bir nesne olmaktır. Var olmak ise idrak sahibi bir varlık olarak “Ben buradayım!” diyerek var olma eylemine katılmak demektir. Bütün bir âlem, ağaç, kuş, gökyüzü, rüzgâr, güneş var ama onların var olma eylemine biz şuurumuzla katılıyoruz.
Bizi farklı kılan şey idrakimizle, şuurumuzla var olmaktır.
Aramak... ömür boyunca aramak... Yalnız seni aramak... Paslı teneke kutularda, küf kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde, sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak. Belki bu şehirde değilsin. Ne çıkar? Seni arıyorum ya.
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin.
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki. ..