aramak… ömür boyunca aramak… yalnız seni aramak… paslı teneke kutularda, küf kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde, sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak. belki bu şehirde değilsin. ne çıkar? seni arıyorum ya.
insanın, tanrının bahşettiği bir armağan olan aklıyla zaten tanrısalken, cansız bir dolu ıvır zıvıra sahip olmadıkça mükemmel olamayacağına inanması ne büyük karmaşa!
acizin öfkesini silahlarından etmiş olursun,
bütün beklentilerinden ve korkularından soyunursan.
korkularla, arzularla tutuşmuş adam,
kendine bile efendi değildir zaten,
atar kalkanını, terk eder olduğu yeri,
kendi kendine geçirir ellerine, sürükleneceği zinciri.
bir gün, kestiremediğimiz bir yerden gene bir güneş doğacak, bu karışıklığı, toplumun tüm acılarını yok edecek. bunu umut edebiliriz. elimizde bir bu var. şimdilik.