"Para için öldüren adamlar, ayakkabılarını ağaç dallarına asmaz, cesetlerin üzerine şiir bırakmazlar."
Sayfa 225Kitabı okudu
Annem doğduğunda, dedem kasabaya inmiş; anneannem için bir çift altın küpe ve bir kiraz ağacı fidanıyla eve dönmüş. Bahçeye gidip bir çukur kazmış, çukurun içini sıcak gübreyle doldurmuş ve ağacı dikmiş; sonra bir çakı alıp, ateşte kızdırmış ve ağacın gövdesine bir isim yazmış: FELICITÂ (mutluluk). Gerçekte de bu, annemin ismi olmuş. Dedeme göre, kiraz ağacının da ismi aynı olmalıymış. Ama anneannem ona, bu ismin bir ağaç için pek uygun olmadığını söylemiş; bunun üzerine de dedem, ağaca FELICE (mutlu, neşeli) adını vermeye karar vermiş ve öyle de olmuş. O zamanlar Felice'nin üç dalı varmış ve ilkbaharda, annem yedi aylıkken ve dört dişi varken Felice de dört çiçek açmış. O andan itibaren annem ve kiraz ağacı birlikte büyümeye başlamışlar ve dedem Ottaviano ve anneannem Teodolinda'yla bir aile oluşturmuşlar. Bunu anlamak için aile fotoğraflarına bakmak yeterliydi.
Reklam
Peki mutlu aile niye mutlu da, mutsuz aile niye mutsuz? Bunu düşünürken, filozof Alain’in bir lafına rastladım. Diyor ki: ‘’İnsanlar ikiye ayrılır: Başkalarını susturmak isteyenler ve başkalarının çıkardığı gürültüye alışanlar... ‘’ Bu tuhaf ayrım, ailelere uygulandığında her şeyi açıklıyor. Mutsuz ailelerde, herkesi susturan ve kendi fikrinden, alışkanlıklarından feragat edemeyen biri olur. Ve diğerleri, hiç konuşmadan, bu baskıcı atmosfere uyar, ters gitmezler. Sanki yazılmamış kuralları vardır. Müziğin sesini açma, onu giyme, bu konudan bahsetme, onun yanında şunu şunu yapma gibi. Bir bulut gibi ailenin üzerine çöken bu sessiz bilgiler, şişenin mevsimi olur. Bazılarında bu sebeple güneş hiç açmaz. İnsan minnacıkken sansürü öğrenirse, erken budanmış bir ağaç gibi geçer hayatı. Bazen ruhlarının boynu bükük insanlar görürüz; işte onlar, seslerinin erkenden kısıldığı talihsiz ailelerden gelirler. Bir babanın ya da bir ananın insana bilmeden yaptığı büyük kötülüklerdir bunlar. Mutlu ailelerinse, Tolstoy’un dediği gibi anlatılacak fazla bir tarafı yoktur. Onlar, bir mutlak susturucunun olmadığı cennetlerdir. Başkalarının gürültüsüne tahammül etmek, dünyanın en konforlu, en bol oksijenli, en huzurlu ortamını yaratmak demektir.
Sayfa 223Kitabı okudu
Bir Dayak köyünde oturanların bir bölümü, vahşi domuz avına çıktığında geride kalanlar yağa ve suya el süremez. Yoksa, avcıların parmağı gevşer ve av ellerinden kayar. Bir Gilyak avcısı, ormana vahşi hayvan avlamaya çıkınca, evde ka­lan, çocuklara, ağaç ve kum üzerine çizgiler çizmek yasaklanır. Yoksa o işaretler, ormanda izleri karıştırıp, avcının, evinin yolunu yitirmesine yol açabilir.
Her sonbaharda birbiri üzerine dökülen ağaç yaprakları gibi insanlar da birbirlerinin ardından toprağa yatarak yok oluyorlar. Bu değiştirilemeyen, genel bir kanun.. Neden tasalanmalı? Şu dünyada erişilen başka ne var?
"Ruh duygudan mahrum kalırsa, sadece hayvanlar ve insan arasında değil, aynı zamanda insan ile ağaç kütüğü, taş veya bu türden başka bir şey arasında ne fark kalır?"
Sayfa 20 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.