Senin kıçın açık, benim kıçım açık, çocuklarınki açık..
Tilki ormanda nefes nefese koşuyormuş. Karşısına çıkan kaplumbağa sormuş: “Tilki kardeş bu ne telaş?” “Ormana maliyeciler gelmiş” demiş tilki, “Şimdi bir bakarlar bende kürk, hanımda kürk, çocuklarda kürk…” Bunu duyan kaplumbağa telaşla yürümeye başlamış. Onu gören leylek sormuş: “Hayırdır kaplumbağa kardeş ne bu acelen?” “Maliyeciler ormanda” demiş kaplumbağa, “Şimdi görürlerse bende ev, hanımda ev, çocuklarda ev, dünyanın vergisini alırlar.” Leylek de hemen uçuşa geçmiş. Ağaçların üzerinden maymun seslenmiş: “Leylek kardeş ne iş? Çok telaşlısın…” “Maliyeciler ceza yazıyormuş” demiş leylek, “Bende yazlık, hanımda yazlık, çocuklarda yazlık.” Bunu duyan maymun bağırarak ağaçtan ağaca atlamaya başlamış. Eşi ve çocuğunun bulunduğu ağaca ulaşmış. Eşi sormuş: “Bu ne telaş? Kan ter içinde kalmışsın…” “Ormana maliyeciler gelmiş…” “Bizi ne ilgilendirir” demiş eşi, “Senin kıçın açık, benim kıçım açık, çocuklarınki açık…” “İşte tam da o yüzden telâşlandım” demiş maymun, “bunlar tahsilat yapamayınca, hazır kıçlarımız açık…“
Kitabın tamamı
TARHUN Bir tüccarın kızı olan Tarhun, ablalarına hiç benzemiyordu. Fereng, Sultan, Mahsan, Begüm, Moluk ve Anka’nın, yani tüccarın öbür altı kızının her birinin ayrı bir şımarıklığı, çeşit çeşit istekleri vardı. Bazen, onların gürültülerini, oyunlarını duyan mahallenin erkek çocukları sokağa fırlarlardı. Tüccarın kızlarının neşeli
Reklam
Kulağına doğru bağırarak çok hızlı gittiğini söyledim. Kafasını bana doğru çevirdi; "Ne yani, yarış yaparken yavaşlamamı mı istiyorsun?"
Sayfa 110Kitabı okudu
Kar yağarken çocukları kurşuna dizdiler. Herhangi bir nedeni yoktu. Ne ellerini, ne de gözlerini bağladılar. Soru sorulmadı. Yalnızca en esmer olana ağaca bakmaması söylendi. O da gözlerini askerin çamurlu botlarına çevirdi. Sonra sessizlik oldu. Çocuklar hiç üşümediklerini fark etmediler. Korkuyorlardı, nedenini boşverdiler. Yalnızca esmer çocuk ikide bir ağaca bakıyor, ıslak bir kızarıklık rüzgarla gözlerine bulaşıyordu. Sarı dişleriyle alt dudağını ısırarak, "lanet olsun" dedi. "Ben kötü bir şey yapmadım ki. Neden dövüyorlar bizi. Sadece duvarlara yaşamak istediğimizi yazdık. Daha iyi bile değil sadece yaşamak istediğimizi. Bağırmış da olabiliriz. Belki sokaklarda çok hızlı yürüdük, belki botlarımızın sesi biraz fazla çıktı. Ama biz üşümemek için koşuyorduk. Belki de baba bütün suç senindi." Yağmur yağıyordu ve çocuklar ilk kez bir şey hissettiler. Dönecek yerleri yoktu. "Ayağıma bakma" diye bağırdı asker. "Ben de bir şey yapmadım. Ama bir suçlu gerek adalet için. Ve adalet için kurban gerek bir kahramandan çok." Ama çocuklar yine de askere bağırmak istediler: "Neden av tüfekleriyle vuruyorsunuz, neden salıncakların ipleriyle boğuyorsunuz, neden yağmurdan sığındığımız duvarların altında taşa tutuyorsunuz. KALBİNİZİ SÖKÜP ALAN BİZ DEĞİLDİK Kİ..."
Bazen de öyle bir gün olurdu ki o gün (kapalı veya güneşli) onu ölesiye, içi boşalırcasına özler, bir kadından ziyade kasım rüzgârıyla savrulan ölü bir ağaca benzerdi. O an da öyle hissediyordu. Onu çağırmak, adını seslenip eve getirmek istiyor ve önündeki onsuz yılların düşüncesi içini kanatıyordu. Sonunda on saniyeliğine bile olsa böyle hissedilecekse aşk neye yarardı?
Sayfa 119Kitabı okudu
160 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
#okudumbitti #AdemdenÖnce #JackLondon #CanYayınları Çeviri : #LeventCinemre Merhaba arkaşlar sevdiğim yazarlardan Jack London ile geldim. Tarih öncesi yolculuğa çıktık, daha insan denen varlık bilinmeyen yıllara. Sahi kimiz biz, evrildik mi, nerelerden nerelere, kimlerden nelere dönüştük. Atalarımız kimlerdi, Darwin'in savunduğu gibi maymunlar mı? Anlatıcımız sekiz yaşlarında çocuktur. Her gece korkunç rüyalar görmekte adeta o rüyaların içinde yaşamakta. Kan ter içinde çığlıklar atarak uyanır. Neler görmez ki o rüyalarda.Arkadaşlarına anlatır ama dalga geçerler, o da bir daha kimseyle paylaşmaz. Yazar kişilik bölünmesi olarak tarif ediyor bunu. Tarih öncesi çağlarda yaşıyor ve Halk adı verilen bir türün mensubu adı da Koca diş. 20.yy da yaşayan modern bir insanken rüyalarında insansı bir varlık. Mağaralarda yaşıyor, düzlüğe iniyor, ağaçtan ağaca, daldan dala atlıyor. Sevdiği arkadaşı var, aşık bile olup evleniyor. Konuşamıyorlar ama şarkı söyleyip dans edebiliyorlar (şarkıları carcarcar ) kendi aralarında kullandıkları bir dilleri var bağırmak ve göğüse vurmak gibi. Halk'ın yanı sıra iki tür daha var: Ağaç İnsanları Ateş İnsanları. Ağaç insanları diğer iki türe göre daha ilkel. Ateş insanları daha gelişmiş, ateş yakmak için alet edavatları var, avlanabiliyorlar. Kah bir ağacın tepesinde kah bir mağarada kah bir ağaç kütüğünün üzerinde nehirde gezinti yapıyorsunuz. Sıkılmadan okunacak akıcı bir kitap, okumanızı tavsiye ederim. Kitapla kalın sevgili dostlar ️
Adem'den Önce
Adem'den ÖnceJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201919bin okunma
Reklam
221 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.