"Diyeceğim şu ki kumandan, üç dinin peygamberi de Allah'ın en ağır suçlardan saydığı insanı öldürme suçunu işlemeyin diyor. İnsan kanı dökmeyin diyor. Konuşarak, anlaşarak ve Allah'ın ipine sarılarak sorunlarınızı çözün diyor. Akan bunca kan, onca gözyaşı yetmedi mi?"
Sayfa 183 - Mela ZîyaeddînKitabı okudu
Ilginçtir ki, Kur'an'a göre sadece inançsızlıktan ötürü insanlar akrabalarına düşman kesiliyor ve eğer düşman kesilmiyor, dostluğa devam ediliyorsa zalim ve fasık olarak nitelendiriliyor (Tevbe Suresi, 23 ve 24. ayetleri). Daha beteri, "Ey müminler! Akrabanız olan kâfirlerle savaşın…" türünden ayetlerle sadece inanç yüzünden
Sayfa 139 - Berfin YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Uygar dünyanın çoğunda ulaştırma çok pahalıydı. Ticaret, yükte hafif pahada ağır mallarla sınırlıydı. Avrupalılar ise bunun tam tersini yapıyordu. Çünkü coğrafi olarak girintileri karaların içlerine sokulan denizleri, uzun akan ırmakları, su ulaştırmasına elverişliydi.
Rahmetli Ata, Menemen irticaından sonra, İzmir Türkocağında devrin kalburüstü gelen devrimci aydınlarıyla yaptığı bir hasbihalde kendilerinden soruyor: «Çocuklar, sizler de ferden ferda, yahut küçük, büyük gruplar halinde köy köy dolaşıp köylülerimizi inkılâplarımız hakkında aydınlatına lüzumunu hissetmiyorsunuz. Bakın iki - üç mürteci yobaz neler başarabiliyor?» Nâzik bir görünüş altında çok şiddetli, pek ağır bir ihtarı, hatta azarlamayı yüzlerine vuran bu soru karşısında berikiler şaşırıyorlar, afallıyorlar. Nihayet içlerinden birisi; ıkına sıkına şu cevabı bulabiliyorlar: «- Paşam, tahsisatımız yok ki!..» İlk bakışta çok mâkul, pek mantıkî görünen ve akan suları durdurması gereken bu cevap karşısında Atatürk merhumun gözleri ateşler saçmaya başlıyor ve yıldırım gibi şu çok düşündürücü ve susturucu mukabelede bulunuyor: «– Köyleri dolaşmak için tahsisatınız mı yokmuş!... Bu tahsisatın nereden ve nasıl sağlanabileceğini Menemen mürtecilerinden Laz İbrahim Hoca'dan, Nalıncı Hasan'dan, Manifaturacı Osman'dan, Sütçü Mehmet'ten öğrenin efendiler!..»
Sayfa 64
Ağır akan su kayayı oymuş, kardelen çiçeği donuk toprağı delip başını çıkarmış, zarafet kalabalığı yenmiş, Dişilik bir kez daha erkek üzerindeki yumuşak zaferini sessizce ilan etmişti...
Sayfa 305Kitabı okudu
Dün kıtasından geri kalmış bir ere rasgeldim. Ağırlığı on defa daha ağır, esvabından, kundurasından, atından başka üstünde ne varsa hepsinden şikayetçi idi. Geçerken bana döndü: -Bir su doldur hemşeri... Temiz bir bardak içinde berrak bir su verdim. birkaç bardak içti. Dudaklarının kenarından sızan su, kaç gündür çenesinde biriken tozu ince çizgileriyle yarıyor ve çamur hatları vücude getiriyordu. Uzun bıyıklarından ve uzamış sakalından akan suları avuciyle silerek: -Canına değsin, burası Kerbela...dedi.
Sayfa 127 - Bateş yayıneviKitabı okudu
Reklam
422 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.