Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanları bize hakaret etmeye zorluyoruz, sonunda kayıtsız kalabildiğimizi fark ediyoruz. Ama eskiden kalma sözcükler de var. Annemiz bize, “ Canlarım. Aşklarım. Mutluluğum. Tapılacak bebeklerim” derdi. Bu sözcükleri hatırlayınca gözlerimiz doluyor. Bu sözcükleri unutmalıyız, çünkü artık kimse bize böyle şeyler söylemiyor, bu sözcüklerin anısı da taşınamayacak kadar ağır. Böylece alıştırmaya başka bir yönden başlıyoruz. Şöyle diyoruz: “Canlarım. Aşklarım. Sizi seviyorum… Sizi hiç terk etmeyeceğim. Yalnızca sizi seveceğim… Her zaman… Sizler benim için hayatsınız…” Tekrarlamaktan sözcükler anlamlarını yitiriyor, içerdikleri acı da dinmeye başlıyor.
Onun elinden verdiği KIMIZI içti(kuruluş osman yalanmış :d)
Osman Bey'in istiklalini alması ise 1299(1301(?)) yılında olmuştur. Bu da İlhanlı Gazan Han'ın Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubat'ı tevkif ettirerek Azerbaycan'a göndermesi olayı ile başlar. Selçuklu sultanının uğradığı bu ağır hakaret Selçuklu Devletinin sonu oldu. Selçuklu beyleri ve askerleri dağılarak mahalli Türk beylerine katılmaya başladılar. Bunların büyük bir çoğunluğu Bizans ucunda kurduğu kararlı idare ile ün salan Osman Bey'e katıldı. İlhanlı - Moğol hakimiyetine rıza göstermeyen göçebe Türk ve Türkmen boyları da Osman Bey'in topraklarına çekildiler. Böylece Osman Bey'in buyruğu altında oldukça kalabalık bir Türk gücü toplanmış bulundu. Bunların önde gelenleri dağılan devleti yeniden derleyip toplayacak, gerek Bizans'a, gerek Ilhanlılara karşı Türk ülkesini savunacak bir başkan olarak Kayı Han soyundan olmakla han olmaya hakkı ve liyakati bulunan Osman Bey'i seçtiler. Türk Oğuz töresine göre yapılan bu seçim bir törenle son buldu. Herkes birer birer Osman Bey'in önünde diz çökerek onun elinden verdiği kımızdan içti.
Sayfa 18
Reklam
...her zorlama işte muhakkak biraz anlamsızlık, hakaret ve bir utanç telakkisi vardır; yani zora dayanan sürgün hizmeti de serbest hayatta yapılan işlerden daha ağır ve azaplıdır.
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
160 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Gelmiş geçmiş en büyük dehalardan biri olan İngiliz yazar George Orwell’in yazdığı bu alegorik roman, tüm dünyada en çok okunan kitaplar arasında. Yine İngiliz Edebiyatı ve yine bir İngiliz yazar zekasıHastasıyım Ben Orwell’in distopik romanı olan 1984’ü daha çok severim ve iki defa normal kitabını bi kaç kez de çizgi romanını hiç bıkmadan okudum.
Hayvan Çiftliği
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Koridor Yayıncılık · 2021246,6bin okunma
Atsız ile Ahmet Muhip arasındaki kalem kavgası bir davaya da yol açmıştır. Olay şöyle gelişir: Orhun dergisinin birinci sayısında (05 Kasım 1933), "Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar” başlıklı yazısının girişinde Atsız, Türk Tarih Kurumu tarafından hazırlanan ve liselerde okutulan dört ciltlik tarih kitabını tenkit eder. Atsız'ın tenkidine karşı Ahmet Muhip (Dıranas) Hakimiyeti Milliye gazetesinde "Orhon” başlıklı bir yazı yazar (21 Kasım 1933). Atsız'ın cevabı gecikmez: "Haddini Bil!" (Orhun 3, 5 Ocak 1934). Buna karşı, 13 Ocak 1934 tarihli Hakimiyeti Milliye'de Ahmet Muhip'in verdiği cevap hakaretamiz ifadelerle doludur: "pasaportsuz, megalomaniye müptelâ, mütereddî süje, yel değirmenleri muzafferi, ahmak kafa, meczup, gülünç, maskara” (Akgöz 2016: 28-34). Bunun üzerine Atsız, gazetenin başyazarı Falih Rıfkı, neşriyat müdürü Naşit Hakkı ve yazı işleri müdürü Ahmet Muhip aleyhinde hakaret davası açar. İlk duruşma, 20 Mart 1934'te İstanbul Birinci Ceza Mahkemesi'nde görülür. Falih Rıfkı ile Naşit Hakkı Bey hakkındaki dava, mebus oldukları için tefrik olunur. Sekiz oturum süren davanın 10 Haziran 1934'teki son duruşmasında Ahmet Muhip altı ay hapse, 100 lira ağır para cezasına mahkûm edilir. Ahmet Muhip'in açtığı karşı dava ise duruşmaya gelmediği için düşürülür (Orhun 8, 23 Haziran 1934: 148; Akgöz 2016: 34-37).
Reklam
her zorlama işte muhakkak biraz anlamsızlık, hakaret ve bir utanç telakkisi vardır; yani zora dayanan sürgün hizmeti de serbest hayatta yapılan işlerden daha ağır ve azaplıdır.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
92 syf.
7/10 puan verdi
·
27 saatte okudu
radikal feminizm
Radikal feminizmin öncüsü Solanas, aslında psikoloji okumuş bir kadın. Kendisi birkaç sene hastanede çalıştıktan sonra s*ks işçiliği yapmaya başlıyor. Senin veya benim Solanas’ı %100 anlamamız imkansız. Erkeklerin en korkunç halini ancak bir s*ks işçisi görmüştür. Bu sebepten ötürü Solanas’ın kitabını okurken onu diğer feminist yazarlardan ayrı
Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu
Erkek Doğrama Cemiyeti ManifestosuValerie Solanas · Sel Yayıncılık · 20181,186 okunma
Fransa'da siz, normal bir polemikten, bir fikrî tartışmadan veya çok sert bir itiraz ve redden başka hiçbir tehlikeyle karşılaşmaksızın, Hıristiyanlığın dogmasını veya marksizmi tenkit edebilirsiniz, ateizmi veya milliyetçiliği yerden yere vurabilirsiniz, Sovyetler Birliği'nin, ABD'nin veya Güney Afrika'nın yönetimlerine ağzınıza geleni söyleyebilirsiniz. Fakat siyonizmin ne olup ne olmadığını irdeleyecek olursanız, başka bir dünyaya geçersiniz, yani edebiyat sahasından adliye alanına girersiniz. Çünkü bir etnik gruba, bir millete, bir ırka veya belli bir dine aidiyetinden dolayı herhangi bir kişiye hakaret edilmesini yasaklayan 29 Temmuz 1881 tarihli, özünde haklı (fakat konumuzla hiç alakası olmayan), kanun çıkar karşınıza. İsrail'in devlet siyasetini ve o devleti kuran siyasî siyonizmin tenkidini yaptığınızda, işte o kanun sizi hemen ağır cezalık yapar.
Ama her zorlama işte muhakkak biraz anlamsızlık, hakaret ve bir utanç telakkisi vardır; yani zora dayanan sürgün hizmeti de serbest hayatta yapılan işlerden daha ağır ve azaplıdır.
Reklam
408 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
O kadar sinir bozucu bir kitaptı ki… ilk gün bıraktım okumayı. O kadar sinir olmuştum. Sonra yavaş yavaş okudum ama okurken içim karardı resmen. Ağır geldi kitap. Bir insan neden özgürlüğünü bırakıp da özgürlüklerin olmadığı bir ülkeye kocası dahi olsa gitmek ister ki. Hele sorunlar baş göstermişken.. Amerika’da tanışıp evlenen Betty ve Mudi iki haftalık tatillerini İran’da geçirmeye karar verir. Daha doğrusu mudi karar verir, Betty de uymak zorunda kalır. İran’a gittikten sonra kocası mudi değişmeye ve kaba saba,görgüsüz bir adam olur çıkar. Ve sonunda Betty i oyuna getirerek İran’da hapseder. Betty için kötü günler başlar. Dayak, hakaret,ev hapisleri…Kızı için zor da olsa kaçmaya karar verir. Sonrasını bulup okuyun derim..
Kızım Olmadan Asla
Kızım Olmadan AslaBetty Mahmudi · Sonsuz Kitap Yayınları · 20175,8bin okunma
"Cesaret?" diye sordu."Sende olmayan bir şeyi benden talep mi ediyorsun, keçi. Cesaretin olsaydı o evi terk etmezdin." Gözlerimdeki ışık onun karanlık gozlerinde söndü. "Sizin için yaptım." "Yapma" dedi öfkeyle. "Çekip gitmenden daha ağır bir şey yok, geri zekalı!" "Bana hakaret etme" "Gitmeseydin o zaman" " Gelip alsaydın o zaman. Gelmemen gerektiğini bile bile seni bekledim ben aptal herif! Hep seni bekledim. Gelmedin... Beni bulacağından öyle emindim ki... Nerde olsam beni bulabilirmiş gibi bir his içimde hep vardı ve olmaya devam edecekti."
reşit galip..
Türk aydınlanmasının Kuvvacı fedaisiydi. Rodos doğumluydu. İtalyanlar Trablus Savaşı sırasında oldu bittiye getirip Rodos’u işgal edince, henüz 17 yaşındayken doğduğu toprakları kaybetmenin acısını yaşadı. Kayıkla Marmaris’e geçti, İzmir’e geldi. Bugün Swissotel Büyük Efes’in hemen karşısında yeralan ve Ticaret Lisesi olarak eğitim veren Fransız
Sapan ve Taş
İlk intifada günlerinden beri mazlum Filistinliler, işgalcilere karşı silah olarak sapan ve taşı seçmişlerdir. Aslında bu sadece bir çaresizlik ve yokluktan kaynaklanan bir tavır değildir. Bunun arkasında dini ve tarihi açıdan çok anlamlı bir arka plan vardır. Buna göre sapan ve taşın üç olumsuz anlamı vardır. İlki, genç Davud'un, İsrailoğullarının en azılı ve güçlü düşmanı Calut'u sapanıyla attığı taş ile alnından vurup öldürmesi; ikincisi Yahudi şeriatinde zina edenlerin recm uygulamasıyla taşlanarak öldürülmesi; üçüncüsüde hacda şeytanın taşlanması. İşte bundan dolayı, sapanla taş atma, Yahudilerce psikolojik olarak çok ağır hakaret olarak algılanmaktadır.
Sayfa 272Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.