"Günler ağır. Günler ölüm haberleriyle geliyor." Nazım Hikmet
Sevildiğini hisseden ya da sevilebilme umudunu henüz yitirmemiş insan,sağlam bir kişiliği,güçlü bir duruşu varsa hele , yaşamına asla vermez , veremez. Tanım bellidir... Dünyayla arasındaki maddesel ve ruhsal tüm bağları kopmuş fanilerin -er ya da dişi , fark etmez- kişisel tercihidir intihar. Seçilmiş bir ölüm şeklidir. Engellenmesi güç ,
Reklam
Benzemez insan dostlarıma/ Ağaçlar gölgesini esirgemez/ Güneş köpeğimden daha sadık/ Dizlerime sıçrar ellerimi ısıtır/ Karşılık beklemeden/ Hele kuşlar/ Avcılara bile kin beslemezler.” Oktay Rıfat'ın “Gün Sonu Konuşması” şiiri böyle biter. Mahsusmahal için aklımda harfler, kâğıda, dünyaya, insana her baktığımda, bu dizeler sözden önce halkalandı
Görev dağdan ağır, ölüm tüyden hafif.
Halifelik ve saltanatın kaldırılması, demokrasiye olanak sağlamıştır. Bu, kesindir. Bugün anladığımız anlamda bir demokrasi mümkün olamazdı, bu kurumlar kalkmadan. Bence yanlış olarak, Atatürk' ün diktatör olduğunu söyleyenler var. Bence Atatürk yapılması zorunlu olan şeyleri yaptı. Ağır hastasını, iyileştirebilmek için ilaç almaya zorlayan hekime diktatör denmez. Atatürk'ün yaptığı, bu hekimin yaptığından farklı bir şey değildi. Türkiye'nin ölüm döşeğinde olduğunu görüyordu. Onu ayağa kaldıracak ilacı hazırlamıştır ama gerçek diktatörleri gördük. Hepsi, çok büyük yıkımlara yol açıp, öyle ortadan kalktılar. Mussolini, Hitler, Stalin... Siz de benim kadar biliyorsunuz. Oysa Atatürk, yaşayan bir eser kurdu. Bu, Atatürk'ü asla diktatörlere benzetmemek gerektiğinin kanıtıdır. Atatürk otoriterdi ama buyurmak uğrana buyurmayı hiç istememiştir. Ülkesini kurtarmak için buyruk vermiştir.
Sayfa 115Kitabı okudu
24 Ekim 1963 Perşembe günü, ikindi Ustu saat dörtte, Roma’da, Minerva Otelin’deki odamdaydım; ertesi gün uçakla Paris’e dönecektim, kâğıtlarımı düzenliyordum, tam o sırada telefon çaldı. Bost, Paris’ten telefon ediyordu, “Anneniz bir kaza geçirdi,” dedi. Bir otomobil çarpıp devirmiştir kadını, diye düşündüm. Bastonuna dayanmış, güçlükle, yoldan kaldırtma çıkmaya uğraşırken bir araba çarpmıştı muhakkak. “Banyoda düşmüş, uyluk boynunu kırmış,” dedi Bost. Annemin oturduğu binada oturuyordu o da. ü gece, saat ona doğru Olga ile birlikte merdivenden çıkarken önlerinden giden üç kişi. bir kadınla iki polis memuru, dikkatlerini çekmiş: “ikinci katla üçüncü kat arasındaki dairede,” diyormuş kadın. Bayan de Beauvoir’a bir şey mi olmuştu yoksa? Evet. Düşmûşmüş. İki saat boyunca döşemenin üzerinde sürüne sürüne ilerledikten sonra (defona ulaşabilmiş, arkadaşlarından Bayan Tardien’den, kapıyı kırıp girmelerini istemiş. Bosl’la Olga, öbürlerinin yanında daireye girmişler. Annemi, sırlında kırmızı, fitilli kadifeden sabahlığı, yerde yalar bulmuşlar. Aynı evde oturan kadın doktor Lacroix’ya göre uyluk boynu kırılmıştı. Boucicaut Hastanesi ilk yardım servisine kaldırılan annem, geceyi koğuşta geçirmişti. “Ama onu C. Klinigine kaldırıyorum simdi,” dedi Bost. “En iyi kemik cerrahlarından biri, Profesör B,. orada. Anneniz orayı istemedi, masrafı size ağır gelir diye üzülüyordu. Ama sonunda kandıra bildim onu.”
Reklam
Bellatrix: Aptal Elf beni öldürüyordun! Dobby: Dobby öldürmek istemedi, Dobby ağır yaralamak istedi.
505 syf.
8/10 puan verdi
İlk kitabı çok daha heyecanlıydı ancak bu kitap da yazarlık yönünün çok daha ağır bastığını gördüm. karakterlerle daha fazla iç içe oluyorsunuz. Kitap uzun soluklu bir dizi tadında. Birbirinden alakasız gibi gelişen olayları çok ustaca birbirine bağlamış. Kısacası başarılı bir kitap...
Ölüm İçgüdüsü
Ölüm İçgüdüsüJed Rubenfeld · Koridor Yayıncılık · 2011109 okunma
416 syf.
·
Not rated
·
Read in 1 hours
Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun'u. . Bir kitabın serüveni.. Felsefi ve romantik yönü yüksek bir roman. Dili biraz ağır ama okurken size çok şey katıyor. Aşklar ve aşıkların hor görülmesini eleştiren harika bir eser.
Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşkİskender Pala · Kapı Yayınları · 200420.2k okunma
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.