Peki ya ağlayabilmek bayım...
Göz yaşını zayıflık, acizlik, güçsüzlük zanneden insanlaradır sitemim. Bilmezler mi yüreğinde merhamet olan insanlar ağlaya bilir. Ahh evet evet bilmezler bayım. Onlar Nazım Hikmet'in "Nasıl etmeli de ağlayabilmeli/ Ayıpsız,/ Aşikare,/ Yağmur misali?" mısralarını da bilmezler. Hatta "Sevin ağlaya biliyorsan/ Düşüncenin kucağında hep çocuktur ağlamak." Dediğinde Özdemir Asaf'ın neyi kastettiğini de bilmezler. Çünkü hissizleştirilmiştir onların kalpleri. Hissedemezler duyguları bu yüzden anlayamazlar da kimsenin derdini, sıkıntısını...
Ne zaman duygulansam, boşlukta hissetsem babam "ağla açılırsın, ferahlarsın." der bayım. Göz yaşı dökmenin zayıflık, güçsüzlük kabul edildiği şu coğrafyada babam bana ağlayabilmeyi öğretti ve belkide bu bir baş kaldırıştır o duygusuzlara.
Ağla bayım sende ağla bastırma duygularını. Diyor ya hani zarif şair Cahit "Acını yaşa, öfkeni bastırma ve seyret, kendini sakın bastırma, baskılama. Çünkü insan bastırdığı duygunun esiri olur." Seni esir almasına izin verme o duyguların. Şimdi var git ağla bayım. Ya da dur şimdi değil, gel beraber gidelim Küçük Prens'i okurken altını çizdiğim "Çok gizemli bir ülke şu göz yaşları ülkesi." Denilen o gizemli ülkeye. Belki orada bizim gibi olanlar vardır, belki bizi anlayanlar vardır. Gel biz orada dökelim içimizi belki orada aciz demezler. Yada istersen gel Rabbimize ağlayalım bilirsin bayım Allah'a ağlayan herkes güldü, bilirsin bayım, bilirsin...
Meryem Nazlı GÜL 🎈