“Muhakkak ki insanlar genellikle fena, daha doğrusu her türlü fenalığa eğilimli. Fakat hepsi böyle , içlerinde müstesnası yok ve iyiler ancak fenalığa zaman, imkan ve vesile bulamayanlar.”
İşte "beğendiğim" insanlar:
- lodosta başı ağrımayanlar,
- insan dramının bilincinde olmayanlar,
- her sanat yapıtını aynı biçim ve aynı ölçü ile algılayanlar,
- uçakta iştahla yemek yiyenler,
- karı veya kocasına hayranlık duyanlar,
- kendilerine hakim olmaları gerektiğini sananlar,
- görgüden söz edenler,
- herhangi bir gemide, herhangi bir yabancının ayakkabılarını modaya uygun bulup bu konuda konuşanlar,
- biriyle yatıp, ona iyilik ettiklerini sananlar,
- sabahları genel konular üzerine konuşabilenler,
- özel yaşamlarını gizli tutmaları gerektiğini sanıp, bu konuda hiç söz etmeyenler,
- yemekler ve mutfak üzerine konuşurken, sanki bir askeri darbeden söz eder gibi heyecanlananlar,
- âşık olunca, ömür boyu sürecek eşlerini bulduklarını sananlar,
"Onunkisi merak değil de illet artık. Bir mecliste İngiliz Kralı'ndan mı bahis geçti, onun ilk aklına gelen çağrışım Kraliçe Viktorya ve dolayısıyla Viktorya gülleridir. Bir yerde gözüne oyma bir yazı takımı mı ilişti, hemen yaklaşıp tahtasını muayene edecek; Ihlamurdan mı imiş yoksa gül ağacından mı? Hatta insanları bile ikiye ayırıyor: Çiçek sevenler, çiçekten anlamayanlar. Birinciler taife-i zevki selim*, ikinciler ise, yine kendi tabiriyle, bibehre** ve ham ervah imişler."
*zevki selim: en kusursuz, en yüksek derecede zevk
**bibehre: nasipsiz, pay almamış, mahrum