"Hava iyi olur insan gezmek ister. Alıp başını yürümek ister, hiç yürümediği yerlerde. Gözü kesse, varlığını unutmamışsa, varlığına ihtimal veriyorsa, şehir dışındaki kırlara vurmak ister. Ya da hava bozar evinden çıkmak istemezsin; sobanın üstünde fokurdayan çaydanlıktan çay koyup şekeri biraz hızlıca karıştırdığında aklına dışarıda yapman gereken bir iş gelmesinden korkarak, yavaş yavaş karıştırır, dışarıda olmayışına sevinirsin. Hadi, biraz daha ileri gidelim. Hava güzeldir, sen yine de evde oturmak istersin. Zor gelir bir şeyler, ne bileyim, güneşin bir görünüp bir yitmesine göre ceketini giyip çıkartmak, hava güzel diye ipini koparıp kendini dışarı atmış insanlara çarpa çurpa yürümek. Bunu da anlayışla karşılamalı. Hatta bizim güzel dediğimiz havayı çekilmez bulan ruh durumlarına da eyvallah, ama benimkine ne demeli? Bu güzel havada yürümek istememem neyse de, bu niye canımı sıkıyor? Yaşlılık mı? Kahretsin, yaşlılık, kimsenin dönüp bakmayacağını bildiğin halde, yalnız da olsan ağlayamamak olmalı. Ağlama öncelerinin burun sızısı, el titreyişi var üstümde, bir de ağlayamamanın öfkesi."