Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İklim️

"Refleks olarak doğruldum ama hemen yatağa dönüp gözlerimi kapattım. Her saniye sinir sistemimde onun adı dolaşıyor, gittikçe büyüyor ve kanımı dolduruyordu. Tekrar doğruldum, çantayı indirip o eski mektupları baştan sonra okudum. Uzun mektubu hakkında ne hissettiğimden ya da nasıl yanıt vermem gerektiğinden emin değildim. Mektuplarına baktıkça onu görmek istediğimden emin oluyordum ama böyle hissettiğimde ona yazıp yazmamam gerektiğini bile merak ediyordum. Gözlerimi beğendiğini söylediği anı düşündüm. O anın her saniyesini zihnimde yeniden canlandırdım. Gözlerimi gerçekten beğenmişti. Anısı göğsümde duruyordu. Acı aynı anda hem iyi hem de kötüydü. Hareket edemiyordum. Belki de ondan başka bir şey istiyordum, daha fazlasını. İçimde bir şey kök salıyordu, kelimelerle ifade edemeyeceğim bir şey. Kökleri derinlere iniyordu. Yüzüstü döndüm ve suratımı yastığa gömüp bir gelip bir giden karanlıkta Kojima'yı düşündüm."
Sayfa 81
Reklam
"Dünyada anlamadığım pek çok şey var ama seni gerçekten anlamak istedim."
Sayfa 73
"Bazı şeyleri yaşarken, bazılarını da öldükten sonra anlayacağız. Ama bunun ne zaman olduğu gerçekten önemli değil. Önemli olan tüm acıların ve üzüntülerin bir anlamı olması."
Sayfa 72

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Orada tek başıma öylece dururken etrafıma baktım. İşte oradaydım, yazın başlangıcında, tam ortasında, o sabah Kojima ile buluştuğum yerde duruyordum. Aynı yer olduğunu biliyordum ama aynı gibi gelmiyordu."
Sayfa 55
"Yine de insanlar farklı" dedi daha yumuşak bir sesle. "Bazen yara izlerini göremesen de acısı çok olabilir" deyip sessizleşti.
Sayfa 43
Reklam
"Kelimeler var olmasaydı ne olurdu acaba diye merak ediyorum bazen" derken buldum kendimi. Kojima gözlerimin için bakarak, "Evet, yani onlara ihtiyacı olan bir tek varlık biziz" dedi. "Köpeklerin ihtiyacı yok, üniforma, masa ya da vazo gibi şeylerin de kelimelere ihtiyacı yok." "Haklısın. Dünyadaki diğer her şeye bir bak" dedim. "Sayıca bizden çok üstünler." "Eğer gerçekten düşünürsen" dedi Kojima, "bu biraz aptalca. Sürekli konuşan, sorun çıkaran ve her şeyi büyüten tek varlık insanoğlu."
Sayfa 41
''Ölçek ilginç bir şey. Bazen sıcak günlerde her şey çok büyük ve etrafa iyice yayılmış gözüküyor. Zihinle kavranamayacak, gözle algılanamayacakmış gibi. Kışları düşündüm sonra. Gri kış gökleri, erken çöken kış akşamları Londra'yı maket bir kasaba gibi küçültüyor. Dükkanların ışıklandırılmış pencereleri tütüncüsüyle, çamaşırhanesiyle, fırınıyla maket dükkan pencerelerini andırıyor.''
Sayfa 157
''Neaera'nın evini hiç görmemiştim ama içinde kitapların, çizim masasının, daktilonun bulunduğu bir yer olarak canlandırıyordum kafamda. Akşamüstleri onunla evde oturup kitap okuduğumu, belki yazı yazdığımı hayal edebiliyordum.''
Sayfa 141
''Kendi içlerinde rahatsız olan insanların başkalarını rahatlatabiliyor oldukları gerçeği beni hep şaşırtacak.''
Sayfa 139
''Sonsuzluğa doğru hızla yol alan atomlar illa ki kaybolmuş sayılmazlar, değil mi? Nereye gidiyorlarsa oraya gidiyorlardır işte. Zihnimde bir şeyler oluyor, bekleyen bir düşüncenin habercisi var. Bazen içimi dehşetle kaplayacak bir düşüncenin geldiğini bilirim ve daha düşünce gelmeden dehşetin kendisi gelir. Bazen de içimi rahatlatacak bir düşüncenin hemen eli kulağında olduğunu hissederim, rahatlık gelir.''
Sayfa 140
Reklam
''Cumartesi gecesi onun evine gitmek, sokak lambalarının altında yürüyüp aydınlık pencerelere bakarken yalnız kalmamın gerekmediğini, beni de bekleyen aydınlık bir pencere olduğunu bilmek sıcacık bir histi.''
Sayfa 128
''1933 dopdolu bir yıldı. King Kong'la birlikte Hitler'in iktidara yükselişini konu alan bir belgesel de gösteriliyordu sinemada. 1933 yılında Goebbels'in resmi bir kitap yakma törenini yönettiği sahne de geçiyordu filmde. ''Gecenin bu vaktinde,'' demişti, ''geçmişin şeytanlarını bu alevlerle çıkararak iyi ediyorsun.'' Geçmişin şeytanlarını çıkarmak. Sırf bu fikir bile delilik için yeterli kanıt sunuyormuş kesinlikle. Ama artık gitgide deliliğin dünyanın doğal koşulu olduğunu, delilikten başka bir şey beklemenin ise katıksız delilik olduğunu düşünüyorum şahsen.''
Sayfa 123
''İnsanlar çocuk kitabı yazıyor ve sonra başka insanlar çocuklara yazılmış kitaplar hakkında yazılar yazıyor ama bence aslında hiçbirisi çocuklar için değil. Bence çocuklar için o kadar endişelenen insanların hepsi aslında kendileri için endişeleniyorlar; kendi dünyalarının dağılmamasını ve bunu yaparken çocukların da onlara yardım etmesini sağlamak, çocukları bunun gerçekten bir dünya olduğuna inandırabilmek için yapıyorlar bunu. Her yeni kuşak çocuklara şunun söylenmesi şarttır: ''Bu bir dünyadır, insan bunu yapar, insan böyle yaşar.'' Belki bizim bir türlü bitmek bilmeyen esas korkumuz bir gün yeni kuşak çocukların ortaya çıkıp şunu söylemesidir: ''Bu bir dünya değil; bu hiçbir şey değil; yaşamanın hiçbir yolu yok.''
Sayfa 109
5bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.