Uykulu bir başın yumuşak bir yastıkta sızışı, ne keyf! Aah bir şilte, bir yastık, bir yorgan, işte saadet müsellesinin üç dil'i! Nihad'ın başına hitabeler doluyor. Bağırmalı. "Ey... -demeli- ey... ey... yataklarında... eyyy İstanbullular!.. siz ki..." Ah... şuura geçince manâsını kaybeden, söylenecek neler var. "Ey İstanbullular!.. siz bu rahatınızı, benim bu gece, sokak ortasında kalışıma medyunsunuz." Daha birçok şey. Cephede küme küme insanların geride küme küme insanlara tatlı uyku verebilmek için kan akıtmaları. Sebep? Geçelim.
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadi kirik kus merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karsi kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavsanlar daga
Küçük bir ada olsaydım derdim
ıssız, kederli, çorak
karışıp gitseydim sana
dünyadan ve dertlerinden uzak
Ah deniz, ah mavi sonsuzluk
büyük,dürüst ve temiz
ahh!
Denize benzeyen insanlar
nerdesiniz, nerdesiniz...