❝Ah Milena palto giymeye üşenirken bile bu koca dünyayı sırtımda nasıl taşırım ben? İçinde bulunduğum durumu kimseye anlatamam. Sen de anlamazsın ben bile anlamıyorum ki başkasına nasıl anlatırım? ❞
📖| Milena'ya Mektuplar
🪶| Franz Kafka
_ Bütün bunları öbür dünyada anlayacağız.
_ Öbür dünyada mı? Ah, ben o dünyayı sevmiyorum! Sevmiyorum. Bütün bu pisliklerden, hem başkalarının hem de kendimin kafa karışıklıklarından kurtulmak iyi olurdu herhalde, ama ben ölümden korkuyorum, çok korkuyorum.
Ah dostum, bu evrensel delilikten ,yeteneksizlikten ,ahmaklıktan nasıl bıktığmı
sizinle her seferinde ne büyük bir keyifle sohbet ettiğimi bir bilseniz! Zeki bir insansınız ve ben bunun tadını çıkarıyorum.
"Nereye gidiyorsunuz?"
Julius şaşkınlık içinde, "Tabii ki araba satın almaya," dedi. "Ne marka olsun? Herhalde bu iş bitmeden onunla birkaç kez gezeriz de."
Tuppence alaycı alaycı gülümsedi.
"Ah, ben Rolls-Royce'lara bayılırım. Ama ... "
Julius hemen onayladı.
"Tamam o zaman. Ne isterseniz. Rolls-Royce alayım." Tuppence haykırdı.
"Öyle hemen alamazsınız ki. İnsanlar o arabadan bir tane edinmek için bazen senelerce bekliyorlar."
"Küçük Julius beklemez," dedi Bay Hersheimmer kibirle. "Hiç endişelenmeyin. Yarım saat içinde arabayla gelirim."
Eğer sokağımda;incecik,şeker gibi ak pak ,Küçük parmakların tıklattigi bir pencere açılacak olsaydı, oradan genç ve güzel görünen bir kızın başı uzanarak çiçekçiye seslendiri. İçim bir türlü genç kızın st.petersburg taki boğucu, havasız, büyükçe apartmanın içinde çiçekleriyle kendisine gizli ,başkalarına söylenmeyen bir ilkbahar yaratmak iddiasında bulunabilecegine inanmazdı.bunun asıl anlamı, özellikle"ah bu çiçekler!..Neredeyse ben onları yeniden kucaklayıp tarlalara alıp gideceğim! Demekti .
Ben bu seriye son kitabından başlama kararını nasıl verdim pek hatırlamıyorum açıkçası ama muhtemelen çok beğenildiği için merakımdan başlamıştım. Açıkçası herkesin incelemesinde verdiği puan ve yorumlar beklentimi çok yükseltmiş. İlk 150 sayfa boyunca falan niye bu kadar yüksek puan verildi diye sorgulamayı bırakamadım.
Caelen ve Rionna'nın anlaşmalı evliliği ile başlıyor kitap. Tarihi bir kurgu olduğu için şaşırmamam lazım ama tabii ki oldukça ataerkil bir düzen var. Güçlü kadın karakterler okumaya alıştığım için olsa gerek ilk 150 sayfads cidden Caelen'e çok bilendim. Riaonna güçlü bir kadındı, kesinlikle tersini söylemek istemiyorum ama bazı şeylerin çok çabuk affedildiğini düşünüyorum. Rionna Caelen'in ona edepsiz demesini unutmuş olabilir ama ben unutmayacağım ğangğrnt Neyse ki sonradan Caelen de Rionna'yı değiştirmesinin ne kadar yanlış bir karar olduğunu fark ediyor, son 20 sayfada falan...
Savaş sahneleri, kitap ilerlemesi ve karakter gelişimleri güzel olduğu için okuttuğunu düşünüyorum kitabın. Tarihi kitapların o zamanı tüm özellikleri ile yansıtması da beni okumaya iten bir ayrıntı oluyor, kürklü botlar gibi. Kitap Rionna'nın benliğini kaybetmemek için verdiği savaş için okunur ama benim beklentilerimi o kadar da karşılamadı.
Utançla doğrulacak topraktan filizler, büyüdükçe tükürülecek etimize, kemiğimize. Anlayamayacağız; ey, bu toprakta büyüyenler! Sizleri eken bizlerdik, ne oldu da bizi beğenmezsiniz! Bastıracağız tüm öfke ve kinimizle, kendi kanımıza, kendi toprağımızda büyüyenlere. Ve düşüneceğiz kıt akıllarımızla, direneceğiz silahlar ve bombalarla;
Kalbim parçalanıyor,
Sana aşığım.
İzin versem baharlarım yayılır,
Dayanamıyor sana çok aşığım.
Uykumu biraz rahat bırak bana,
Düşlerim ucağına hadi eyvallah.
Aşığım sana öyle kısa değil,
Bəzən sadəcə danışmaq istəyirsən. Gördüklərini, eşitdiklərini , yaşadıqlarını - hər şeyi...
Maria və Raifin hekayəsi də bu idi. Qarşılaşdıqları gündən etibarən aralarında bir doğmalıq yarandı, günləri bir yerdə keçməyə başladı .O qədər yaxın oldular ki, bu münasibət dostluqdan da irəli oldu. Lakin Maria lap əvvəldən Raifə bildirmişdi ki,
Nerden çıktın karşıma böyle Sitare
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde
Kirpiklerin yüreğime batıyor
Telaşlı bir kalabalığın ortasında
Ayaküstü konuşuyoruz
Nedimin nigehban nergisleri gibi
Üstümüzde bütün nazarlar
Çok utanıyorum Sitare
söylesem ah söyleyebilsem derdimi
mehtap bir gecede açabilsem sana kalbimi
göreceksin seninle dolu
desem, diyebilsem ki seviyorum seni
çılgınca aşığım sana
ama demem, diyemem
çünkü aramızda dağlar, denizler
ve benim o kahrolası gururum var
bu böyle sürüp gidecek
sen, seni sevdiğimi bilmeyecek, öğrenmeyeceksin
ben her gece yıldızlara seni sevdiğimi söyleyeceğim
sana asla...
çünkü aramızda dağlar denizler
ve benim o kahrolası gururum var
Ben seni yok yere gözümde bu kadar yüceltmiş, yok yere sana bu kadar tapmışım. Şimdi cezamı çekiyorum. Sen de kendini çok fazla göklere çıkardın. İkimiz de bunun vebalini ödüyoruz.
Hayat bazen hepimizin bildiği bir çocuk oyunundan ibarettir...
TAŞ- K'AĞIT- MAKAS...
İÇİMDEKİ KENAN ÜLKESİ
Dünyada dertsiz baş olmaz, dert olanın ahı dinmez.
Ne zordur, insan olabilmek. Ne zordur, geldiğin gibi kalabilmek, kaldığın yeri koruyabilmek. Ayakları sabit tutabilmek ne zordur. Kalbi ah'lardan temizlemek, en
Senin adın aşk azê ...
bazen kırık bir ezginin mısrasında
bazen de nağmesini kaybetmiş
bir ayrılık cefasında
Senin adın aşk'tı azê ...
ay'ı ortadan ayıran gecenin ayazında
kadim bir sonbahar akşamında
yahut giz perdesi aralanmamış bir
ülkenin devrilmemiş köhne bir sokağında
Senin adın aşk azê..
kaderine kabul olmuş yusuf gibi aşk