"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun." Birhan Keskin, fakir kene "Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
Yeni Diyalektik
_Tanrı, ilk ateisttir. Ateistler _Tanrı, ilk masondur. Masonlar _Orospu çocuğu. Marques de Sade _Herkesin tanrısı kendine benzer. Yamyamların tanrısı bir yamyam; savaşçıların tanrısı bir savaşçı; hırsızların tanrısı hırsız; aşıklarınki de aşk tanrısı olacaktır. Ralph Emerson _Trakyalılara göre tanrı, sarışın ve mavi gözlüdür. Öküzlerin elleri
Reklam
YANILSAMALAR 1. acının üstünden bir gece geçti, geride basit bir yalnızlık. döndük pürüzsüz yüzüne yaşamın, asit döktüler içimize, gözlerimizde bir karmaşa, toprakta uyku, toprakta engerek, kımıltısız bomboş bir dünya zehirlendi demek, ses oldu ölüm, cesaret
07.09 09.03
Geldi, yanıma oturdu ve anlatmaya başladı kadın. "Ben dedi… çok aşık oldum, ilk aşktı. İlk gençlik, çocukluk aşkımdı. Çok sevdik birbirimizi, sevmeyi beraber öğrendik. Beraber birbirimizi severek büyüdük. Çok küçüktük, beraber öğrendik büyümeyi. Kocaman hayaller kurduk, kendimizden büyüktü hayallerimiz. 16 yaşımın en güzel baharıydı diyorum.
Eski zamanlarda uzak bir ülkede geçimini dağdan yonttuğu mermerleri işleyerek sağlayan bir mermer ustası yaşarmış. Usta, kızgın güneşin altında mermer yontmaktan yorgun düşmüş bir halde kendi kendine söylenir dururmuş. “Bıktım bu hayattan” dermiş ikide bir. “Sürekli mermer yontmaktan, ölesiye çalışmaktan bıktım... Dağ büyük, bense küçüğüm. Ah
"Bir zamanlar bir taş işçisi varmış… Kızgın güneşin altında bir dağın eteğindeki taş ocağında çalışır, sabahtan akşama kan ter içinde taş çıkartırmış. Bir gün yine güneşin altında çalışırken kafasını bir an kaldırıp güneşe bakmış: – Ah bir güneş olsaydım, demiş, öylesine yüksekte, öylesine güçlü… Öykü bu ya… O an bir mucize gerçekleşmiş… Taş işçisi güneş olmuş… Ama kısa süre sonra fark etmiş ki, dünyaya gönderdiği ışınları bulutlar kesiyor, onları aşamıyor: – Bulutların arasından ışınlarımı geçiremedikten sonra güneş olmak neye yarar, demek ki bulut daha güçlü, keşke bulut olsaydım diye söylenmiş… O anda bir mucize daha gerçekleşmiş. Bulut olmuş… Dünyayı yüksekten zevkle izlerken, başlamış rüzgârın önünde sağa sola uçuşmaya. Sıkılmış: – Rüzgâr istediği anda bulutları dağıtıyor, demek ki rüzgar buluttan daha güçlü, keşke rüzgâr olsaydım demiş… Rüzgâr olmuş o anda… Bir iki esmiş sevinçle… Ama bakmış ki önüne duvar gibi dizilen dağlara çarpıp kalıyor: – Dağları aşamadıktan sonra rüzgâr olmanın faydası ne, demek ki dağ rüzgardan daha güçlü, keşke dağ olsaydım diye söylenmiş kendince… Ve dağ olmuş o anda… Bütün heybetiyle ulaştığı gücün keyfini sürerken sırtında inceden bir sızı hissetmiş.. Birisi vura vura karnından parçalar söküyor. Dağ oyuluyor… Bir bakmış… Bir başka taş işçisi çalışıyor eteklerinde… Ne yaptıysa durmamış işçi; demek ki bir taş işçisi benden daha güçlü diye düşünmüş ve keşke taş işçisi olsaydım demiş."
Reklam