Kendiliğinden anlaşılan ve bu nedenle sõy- lememize gerek görülmeyen bir çekinceyle, bu kendini beğenmişliğe kibir de diyebiliriz, gerçekten de bugün birçok ulusun ve devle- tin ruhuna hakim olan duygular arasında ilk sırayı tartışmasız kibir alır; ama ahmaklıkla kibir arasında eskiden beri içtenlikli bir ilişki vardır ve bu da belki bir işarettir.
Ahmak biri, genellikle sırf ahmaklığını saklayacak kadar akıllı olmadığı için kibirli durur; aslında buna bile gerek yoktur, çünkü ahmaklıkla kibir ara- sında doğrudan bir bağ vardır: Kibirli birinin bıraktığı izlenim, elinden geldiğinden daha az iş gördüğüdür; ince bir yerinden dışarıya buhar sızdıran bir makineye benzer. "Ah maklıkla gurur aynı ağacın meyvesidir." di yen eskiler bunu kastetmişlerdir, kibir, "insa- nın gözünü kör eder," diyenlerin doğru söy- lediği gibi. Kibir kavramıyla birleştirdiğimiz sey, gerçekten de performans düşüklüğüdür, çünkü "kibir" sözcüğünün esas anlamı, "ya- verrarsız" sözcüğünün anlamıyla hemen hemen aynidir.
Eskiden az oyuncağım vardı ama birlikte oynayabilecek bir annem babam vardı. Artık odalar dolusu oyuncağım vardı ama oynayacak kimsem yoktu.
Ben uyurken eve gidip gelen babamın yüzünü unutmuştum.
Bir gece uyandım ve su içmek için mutfağa gittiğimde adamın birini gördüm.
"Tövbeler olsun, sen de kimsin?" dedim.
"Asıl sen kimsin?" dedi.
Babammış! Sakal bırakmış, zayıflamış. Ben de büyümüşüm. Oturduk sohbet ettik.
Şehre girerken saçlarında deniz kokusu olacak belki.Seni şehrin kapısında kış duygusu karşılayacak.Çocukluğun serin sabahlarından fırlayıp gelen bir düş.
Sakın şaşırma.
𓆉
...Bu yüzden bastırıp parayı "bir üst modelini" almak gelmiyor içimden şimdilik.
Çünkü eskimenin getirdiği güzel şeyler de var; biz onlara "yaşanmışlık" diyoruz.