Aldığım zevke direnmeye çalıştım ama ağzımdan kaçan iniltiye engel olamadım. "İşte böyle meleğim" diyerek teşvik etti beni. "Senin için nasıl sertleştiğimi hissediyor musun? Bana neler yaptığım hissediyor musun?" "Beni seksle cezalandırma" diye söylendim, topuklarımı yatağa bastırarak. Bir anlık bir
Sayfa 105
"Sen hic gerçekten sevişen iki kişinin evlendiklerini gördün mü? Ben görmedim" dedi. Sevişmek dediği acaba neydi? Tuhaf, değil mi? Onun ne isteğini anlayamıyorum. Nasil olurda insan, küçük bir evi, bir eşi, olsun istemez? Ah, buldum işte bu bakimdan o da sana benziyor. Sen "Yetmez bunlar!" demez miydin?
Reklam
Bu şiir beni kahrediyor...
-MÜNACAAT- Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde bir zamandı heves ettim gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende. Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi genç olmak yetmiyordu fayrap
"Ah benim güzel Ege'm..." dedi iç sesim geçmişe dönerek. Oysa tam bu cümlenin ardından silkelenerek kendime gelerek gerçek dünyaya dönmem gerektiğini biliyordum. Benim güzel Ege'm beni aylarca habersiz ve onsuz bırakmıştı. Dünya bu kadar güzel ve aydınlık değildi. Işıklarım yanıyordu evet, ama rengarenk değillerdi işte... Hüzünle merdivenleri indim, peşimdeki korumaların varlığını bile hatırlamadan yolları hızlı hızlı yürüyüp Kordon'da buldum kendimi. Telefonumun titreyişiyle aynı anda Kuzey'i gördüm. Kulağında telefon vardı, beni arıyor olmalydı.
Sayfa 258Kitabı okudu
Sevmedim, çünkü şimdiye kadar kendime layık bir kim­seye rast gelmedim; sonra... aramadım da, çünkü yaşadığım çevrede kendime layık bir adam bulunacağına ihtimal vere­miyordum. Ve çünkü bence aşk evlilikten ibarettir, karısı olamayacağım bir adamı sevmek benim için bir rezalettir. Eğer onlar gibi aramış olsaydım, ben de buldum sanarak böyle pis maceralada kirlenebilirdim. Ah, bütün saflık ve el değmemiş ruhuyla ilk defa olarak sevdiği erkeğin karısı olmak ne saadet... Ne derin, ne coştu­rucu bir saadet olsa gerek... Ruhumun özlemi arttıkça aldanmak korkusu, yanılmak tehlikesiyle kendimi tutardım. Sonra da nasıl anlatayım bilmem ki... Bence aşk için daima daha pek erken gibi bir fikir mevcuttu; mademki sevdiğim adamla mutlak evlen­mek istiyordum, evlenme yaşına gelinceye kadar beklemek gerekmez miydi? İşte bu türden nedenlerle bu zorlu bekleyiş içinde bütün geçliğim masumane geçti.
Bu da belə
Ve son olarak, kitabın ismini nasıl buldum? Eh, kitaba birçok isim verdiğim oldu. Bir ara ismi "Gece Yansından Çok Sonra" idi. Bir süreliğine "İtfaiyeci"ydi. Ama bu isimlerin hiçbirini beğenmedim. Sonra kendime, "Eh, kitaplar kaç derecede tutuşup yanar?" diye sordum. Sonra UCLA'in fizik bölümüne ve kimya bölümüne telefon ettim. Başka birkaç üniversiteyi aradım. Kimse bilmiyordu ve görünüşe bakılırsa kimse bu bilgiyi benim için arayıp bulamıyordu. Sonunda kafamda bir ışık yandı ve itfaiye teşkilatını aradım. "Beni itfaiye şefine bağlayın," dedim. Buranın, Los Angeles'ın itfaiye şefine ulaştım ve, "Kitap kağıdı kaç derecede tutuşup yanar?" diye sordum. "Bir saniye, hemen geliyorum," dedi. Geldi ve, "451 Fahrenheit," dedi. Ben de, "Ah, bu güzelmiş," diye düşündüm. Bu kesinlikle güzel. Mükemmel. Sonra tersine çevirip "Fahrenheit 451 " dedim ve işte size kitabın ismi. Ve önümüzdeki birkaç yıl içinde santigrat ölçeğine geçersek büyük hayal kırıklığı yaşayacağım
Reklam
159 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.