Ah Milena… Denize düşmüşüz sanki, elimizde olmadan oradan oraya sürükleniyoruz… Boğulmuyorsak, bu da kötülük olsun diyedir. Hergün yazma diye yakarmıştım geçenlerde, yalanım yoktu, içten bir dilekti bu, korkuyordum mektuplarından, rahatlıyordum mektup gelmeyince; bir mektubunu görünce masamın üstünde, bütün gücümü toparlamam gerekiyordu, gücüm hiç ama hiç yetmiyordu- gene de: Bugün şu iki kartın gelemseydi mutsuz olacaktım, hem de ne türlü. Sağol Milena.
Ben Bir’i seviyorum sen İki’yi; bak, eşitiz. Ah, tabii buradan uzakdoğu görünüyor; ben bunu ciddiye almamıştım. Buradan Irak, buradan Amerika’nın Çini istila düşleri görünüyor; ben bunu ne Nazım’a yazmıştım, Paz’a yazmıştım, bir tek Kafka cevaplamıştı. Ama Kafka’ya tek satır yollamamıştım, o hissetmiş, hemen tepki vermiş. Sait’i benim için öp, demiş. Sait öldü. Sait ile Faik aslında ikizdiler; Sait hep hırpalardı Faik’i; ona nankör derdi. Sen balık yiyorsun. Balık yenmez, balık yüzer derdi. Sosyalizm yenmez, sosyalizm yaşanır derdi.