küçük ayakların başka ne olsun
kalbimin üstünde tıpırtıları
bir sözse açarım sana sevmekten
nice haritadan, ne martıları
dünya, ah! söversin, yahut öpersin
bakmaktan dağına çıkması yeğrek
yüzüme değince saçların mümkün,
bir delilik etmek, aşktan gebermek
ben ayna görünce hiçbir şey görmem
eski bir sürüngen belki bakışım
ama bir şey işte, bir şey havada;
bu zır karanlıkta sana akışım
küçük ayakların, başka ne olsun
halhalsız, halısız; sadece ayak
olmaz bir trenden işte inmişim:
sadece yüzüme, sadece bir bak!
İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethedildiği yıl, başkent Diyarbakır’ı ele geçirip iktidar kavgalarına son veren Uzun Hasan Bey, birkaç sene içinde tüm rakiplerini bertaraf ederek; Akkoyunlu Devleti’ni, sınırları doğuda Horasan’dan batıda Fırat Irmağı’na, kuzeyde Kafkaslardan güneyde Umman Denizi’ne kadar uzanan bir imparatorluğa dönüştürmüştü.
Bugün sokakta yürürken,
Bütün kızlar bana baktılar.
Allah Allah
Niye hep bana bakıyorlar ki diye düşündüm?
Sonra da bugün meğer
Murat'ın gömleğini giymişim.
Dönüşü Olmayan
Sen misin neşemi götüren zalim
Senin de bugün son gülüşün olsun
Aşkımı burnumdan getiren zalim
Dönüşü olmayan gidişin olsun.
En kötü günümü arattın bana
Ah!... Sonunda bir demet solan gül mü kalacak
İsyan mı dolduracak yine avuçlarımı
Kaybolan mehtabımı semada kim bulacak
Nasıl taşıyacağım biriken suçlarımı