Gönüllü dilenci henüz uzaklaşmış ve Zerdüşt yeniden yalnız kalmıştı ki, arkasından yeni bir sesin
geldiğini duydu: “Dur! Zerdüşt! Beklesene! Benim, ey Zerdüşt, ben, senin gölgen!” Ancak Zerdüşt beklemedi; ansızın bir sıkıntı çökmüştü içine dağındaki bu kalabalık ve izdiham yüzünden. “Nereye gitti benim yalnızlığım?” diye konuştu.
“Sahiden fazla
Yalan dünya çıkmazında
Yorulursun ey yüreğim!
Ah ipiyle bir yay gibi
Gerilirsin ey yüreğim!
Hoyrat eser zaman yeli,
Savrulursun ey yüreğim!
Gönül zarif, can nazenin;
Kırılırsın ey yüreğim!
Alıştığın bu hayattan
Ayrılırsın ey yüreğim!
Kudret O'nda, rahmet O'nda
Ancak Hakk'ın huzurunda
Durulursun ey yüreğim!
Kalbimin doğusunda bir yalan dünya vardı.
Okyanusları mavi olmayan.
Benim için hayat,
Kalbi kalpazanlıktan kırk sene yatmış çıkmış bir adamdı.
Geçmişim acıyor şimdi, yalnız benim değil
Benim ülkemin geçmişi de acıyor mesela.
Bilirdim oysa ilk badem ağaçları çiçek açar baharda.
Bilirdim çiçek satan çingene kızlarını
Onlar bütün şimdileri, bütün zamanlara
Bir gül parasına satardı.
Oğlan kıza bir gül alsa
Bilirdim odur en kırmızı zaman.
Adına aşk diyorlardı
Kalbimin doğusunda bir yalan dünya vardı.
-O günden sonra Hasan'ın yüzü gülmemiş, rengi yerine gelmemiş.
Gönlünü bir yerde eğlemez, ağzını açıp dünya kelamı
eylemez olmuş. Pazarlara ayva, nar satmaya gider,
ne alıp ne verdiğini bilmeden geri dönermiş.
En sonunda bir gün dayanamamış;
Edremit pazarı günü, akşam vakti Zeytinli'nin üst başında,
Yüksekoba'ya giden yolun kıyısında