Zekâi; henüz şimdilerde anıldığı, tanındığı gibi "ARKADAŞ" adını kullanmıyordu. Bu ada ilişkin bir çağrışımım da o yıllarda, hiç olmadı. O yüzden, o dönemine ilişkin arkadaşları gibi ben de ona yaşamında olduğu gibi, halen de hep Zekâi diyorum.
Sayfa 87 - MayısKitabı okudu
Şu zavallıya da, benden bir çay yap, dedim.
Bana, yalnız gözkapaklarını kaldırıp indirerek bir tuhaf baktı. Çayı getirmeye gittiğini sandım.
Önünden geçerken çocuk birden ayağa kalktı. Kahvecinin önüne dikilmişti. Kahveci farkında değilmiş gibi yana dönerek uzaklaşırken;
– Babam, değil mi? dedi. Ölüyormuş değil mi?
Kahveci susuyordu. Bu hain,
Sayfa 12Kitabı okudu
Ada değiliz hiçbirimiz...
"Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz küçülür Avrupa sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan, eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını, senin için çalıyor." 
Çanlar Kimin İçin Çalıyor
BİR YILAN NASIL ÖLÜR BİLİR MİSİN VALİ BEY:-)
“Yılanı bilir misin, kocaman yılanı ?” dedi Murtaza ağa.
“ Bilirim,” dedi vali bey.
“ Yılan nasıl ölür bilir misin ? “ dedi Murtaza ağa.
“ Bilmem ,” dedi Vali bey.
“ Başını bir taşla ezersin, ölür . Bu BİR.
“ Yılanı boğarsın, ölür. Bu İKİ. Bir de kurşunlarsın ölür bu da ÜÇÇÇ.! Yılan türlü türlü ölür bir de... Hastalanır ölür, leylekler yer ölür, şöyle ölür böyle ölür. Bir de nasıl ölür, bilir misiniz?”
“ Nasıl ölür “ dedi vali bey.
“ Bir de nasıl mı ölür, sorduğu şeye bak vali beyimin! Bir yılan iğne ucu kadar bir yara alırsa ölür...Nasıl ölür dersiniz, işte onu siz görmediniz, bilemezsiniz. Ben bilirim. Yılan iğne ucu kadar bir yara alınca, Sarıca karıncalar o yaraya üşüşürler. Bir gün içinde yılanı yer bitirirler anladın mı şimdi Vali Bey?”
