“Herhangi tipte bir bebeği sallarken, sağdan sola veya aşağı yukarı değil de öne arkaya sallanın. Bebeğiniz doğmadan önce, siz yürürken o içeride öne arkaya çalkalanıyordu, dolayısıyla bu tür harekete alışkındır ve bu
onu rahatlatır.”
“Bir çocuk çok uslu ya da okulda çok parlaksa çoğu yetişkin durumun farkına varmaz! Oysa bu, depresyonun yüzlerinden biridir. Çocuk yaşayan bir varlıktır. Çok sakin, çok usluysa içindeki hayat dolu bir parçayı bastırıyor demektir.”
Olay öyküsünün öncüsü sayılan Maupassant'ın bu kitabı, Tolstoy tarafından da ayrı bir yerde tutulmuştur. Gözlemciliği, betimlemeleri, olay örgüsü, natüralistliği dikkat çekmektedir.
Kitapta bahsedilen ana başlıklara şöyle bir bakıldığında evlilik, din, kilise (engizisyon), aldatma ve aldatılma, kadının evlilikteki konumu, eğitim, genetik, soyluluk
“Yetişkin olarak bizim rolümüz hep söylendiği gibi otoriter sınırlar koymak değil, çocuğu korumaktır. Bizim görevimiz daha gelişmiş olan beynimizi ve zekamızı kullanarak çocuğun ihtiyacını tespit etmek, enerjisini yönlendirmesine, bütünlük hissini yeniden elde etmesine, yaşadığı eksikliğe rağmen
kendini onarmasına ya da bir haksızlığa karşı çıkmasına yardım etmektir.”
“Bebek annesine bağımlıdır: Onsuz yaşayamaz. Eğer yeterince çabuk (birkaç dakika) yanına gelmezse kızgınlığın yerini korku alır. Terk edilme, aralarındaki bağın kopması korkusu. . . Bebek için zaman yoktur, o anı yaşar: Beş dakika onun için sonsuzluk gibidir: Annesini neyin oyalıyor olabileceğini düşünme imkanına sahip değildir. Belli bir sürenin sonunda geçmiş tecrübelerinden farklı olarak bu kez hiç kimse gelmezse vazgeçer. Susar. Kıvrılır. Bu, bedenin "buna hakkım yok", "önemli değilim", hatta "ben kötüyüm" deme şeklidir. Çünkü annesinin onunla ilgilenmiyor olmasının bir açıklaması olmalıdır.”
“Daha istek oluşmadan çocuğu tatmin etmek, bir yandan çocuğun ihtiyaçlarını hissetmesini diğer yandan tatmin olmama, mahrum kalma hissinin sağlıklı bir şekilde öğrenilmesini engeller. Çocuğunun en ufak isteklerine bile aşın dikkat eden bir anne (bunu yapan genellikle babalar değil annelerdir) çocuğun kimlik hissinin gelişimini zorlaştırır.”
“Çocuklar, anne babalarının duygularına karşı son derece hassastır. Bir tür telepatiyle, söylemedikleri duyguları gerginlikleri hissederler. Bu durumda kendilerini güvende hissetmezler ve anne ya da babalarının bu gerginlikleri patlama noktasına gelene kadar onları provoke ederler.”
“Çocuk doktorları annelerden daha iyi bilemez. Onların bildikleri teoridir. Oysa sizin çocuğunuz bir varsayım değil. Teorik bir şey değil. Gerçek. Teoriler bazen ufuk açıcı olsa da çocukları susturmaya ve boyun eğmeye zorlamamalı, anlan dinlememize yardımcı olmalıdır.”