AFFIN DA SINIRI VAR
Ebu Azze adlı soysuz ve kafir bir şair vardı. Yakalanmadan önce mahşer gününün şefaatçisi Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) zarar vermeye kalkışmıştı. Uhud Gazası'nda yakalanınca Resulallah'ın (s.a.v.) emrini yerine getirmek üzere sahabe tarafından öldürülecek- ken melun, özür penceresini açıp yalvarıp yakararak af istedi. Peygamber
Kuran'dan Ayetler - 229 (Taha Suresi)
﴾70﴿ Sonunda sihirbazlar secdeye kapandılar ve “Biz Mûsâ ile Hârûn’un rabbine iman ettik” dediler. ﴾71﴿ Firavun şöyle çıkıştı: “Ben size izin vermeden ona inandınız öyle mi? Anlaşılıyor ki o size sihri öğreten büyüğünüzdür. Ama ahdim olsun ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım! Böylece hangimizin cezasının daha şiddetli ve kalıcı olduğunu anlayacaksınız!” ﴾72﴿ Onlar şu cevabı verdiler: “Bize gelen bunca apaçık kanıtlara ve bizi yaratana karşı asla seni tercih edemeyiz. Artık sen neye hükmedeceksen et; ama sen ancak bu dünya hayatında hükmünü geçirebilirsin.
Reklam
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aley­hinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana ye­minler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aley­hinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana ye­minler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Geceyi Aclun’da müfrezeyle geçirdik. Ertesi gün beni, kendi askerimle, (35 er kalmıştı) Dokare köyü istikametinde keşfe çıkardı. Bu taraftaki aşiretlerin de halini anlamak istiyordu. Aclun Boğazı’nı geçtik. Dokare köyüne akşama doğru gel­dik. Bu taraf biraz dağlık olduğu için bize serin geliyordu. Şeyhin evine indim. Akşama doğru şeyh kahve
Yakaladığım ilk isyancıyı ağaca bağlar yakarım
Giderken dür­bünle yaptığım gözetlemede Arapların telaşla çadırlarını tahli­ye ettiklerini ve zeytinliğe çekilmekte olduklarını gördüm.Biraz evvel benim durumumu anlamak için gönderilmiş olan Araplara, “Selahattin benim. İsterseniz Arapoğlu asker­ler de yemin etsin. İnanın sizi ben salıvereceğim. Doğru aşire­te gidersiniz. Beni gördüğünüzü ve şimdi köyden çıkaracağı­mı söylersiniz. Ben ateş etmeyeceğim. Şayet Araplar geceki gibi kahpelik eder de bize ateş ederlerse ahdim olsun ilk ele geçireceğim Arap’ı dişi olsun erkek olsun zeytin ağacına bağ­layıp ağaçla beraber diri diri yakacağım. Çöle örnek olsun” dedim. Tutulan dört Arap’ı da bıraktım. “Dört tarafa haber verilsin” dedim. Tehlikeli bir mıntıkadan kurtulmak için böy­le bir tehdidin savrulması zaruriydi. Çünkü Aclun Boğazı’ndan sivilleri bile geçirmiyorlardı. Bir köylüyle güvenli baş­ka bir yoldan müfrezeye de bir rapor yazdım. Sırf kendi gü­cümüzle ancak muvaffak olup kurtulacaktık.İşte Arapların telaşla zeytinliğe çekildiklerini görmek be­nim için bir zevk teşkil etti. Esasen hepsi de bilirdi ki, Sela­hattin tehdidini yerine getirmeye kadirdir. Ölmediğine göre, ölüm kendilerine mukadderdi.
Reklam
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.