Bir harita mühendisi olarak kitabın kapağını okuyunca duyduğum heyecan ve yakınlık biraz da geç kalmanın vermiş olduğu hüzünle başladım; Puslu Kıtalar Atlası'na.
Türk Edebiyatı'nın mihenk taşlarından biri olduğundan şüphe duymadığım bu üstkurmaca başyapıtta yazarımız, Rendekar yani Descartes'in "Düşünüyorum öyleyse varım" felsefesini başka bir bakış açısıyla ele alıyor. Pek çok mitte, mitoloji ve dinde, "Yaradan" evreni ve canlıları düşüncesinden yaratmıştır. Bizler birer düşüncesinin tezahürü olduğumuza göre Uzun İhsan Efendi'nin düşüncelerinde var olan dünyayı ve insanları garipsememek gerekir. En-el Hak felsefesi hepimizin birer Hak yani yaratıcı olduğunu savunur. Dolayısıyla düşünen, bununla da yetinmeyip yaratan bizleriz.
Teşkilat-ı İstihbarat-ı Hümayün'un Büyük Efendisi Ebrehe karakterinin çalışmalarında; Aristotales'in Fizik kitabındaki devinim, zaman ve hareket konularından, Albert Einstein'in İkizler Paradoksu ve İzafiyet Teorisi'ne rastlamak mümkün. Dolayısıyla her ne kadar kurgu türünde yazılmış bir eserde olsa; tarih, felsefe, bilim ve bir çok tür olarak da niteyelebiliriz Puslu Kıtalar Atlası'nı.
Galata'da, Yelkenci Hanı bitişiğinde ikamet eden Uzun İhsan Efendi'ye ve hem düş hem gerçek olan İzmir'de oturan o mahzun ve şaşkın adama saygılarımla.