“Masallara boşverdiğimiz günden bu yana rüya göremez olduk. İp koptu, zaman uçtu, hayat köşe bucak bir yerlere saklandı. Uykularımız kâbuslarla donatıldı.”
Akıcı, okuması kolay bir kitaptı. Çerez tadındaydı desem yeridir. Betimlemeler bir mekanı hayal edebileceğimiz biçimde çevreye yayılmış ve aşırı ayrıntıya inmeden yapılmıştı ve ben bunu rahatlatıcı buldum, özgür hissettim. Zaten çoğu hikayede dışardaydık, ya da bir başkasının zihnindeydik..
+ Mustafa Kutlu sayesinde bende de bir tren sevgisi, trenlere sempati oluştu diyebilirim.
Hikayelerin bazılarını sınıfladım(k:))
Fav’ım, Uysallığın Lüzumu Yok İsyanın Sırası değil
En etkileyici bulduğum, Hüzün ve Tesadüf
İçinde olmak istediğim, bana zamanın akışında huzurun sağlanabildiğini hatırlatan, Aheste Beste
Ve izleyicisi olmak istediğim, Kambur Hafız ve Minare:)
Üzücü bulduğum ve gerçekliğin acıyı da barındırdığını hatırlatan, Uç Selahattin Uç
Farklı gelen ve öyle devam etmesini istediğim, Karakoncolos..