Farmakolojik terapinin yerini alacak psikolojik bir terapi keşfetmiş olabilir miyim?
Nasıl ki Valeryan gibi zararsız bir ilaç, morfin gibi çok tehlikeli bir ilacın yerini alabilirse, aynı biçimde Lou Salomé de Bertha'nın yerini alırdı belki; bu çok sevindirici bir ilerleme olurdu herhalde! Hem bu kadın Bertha'dan daha kültürlü, daha gerçek. Bertha ise, nasıl söylemeli, cinsellik öncesinde, kadın olmamış, bir kadının bedeninde beceriksizce kıvranan bir çocuk.
"Arada sırada bana seyyar satıcıdan kremalı çörek almam için para vermiyor musunuz?"
"Her gün vermek isterdim. Ama hemen ortadan kayboluyorsun..."
"Her gün kabul edemem..."
"Neden?"
"Sınıfta beslenme saati için yiyecek getirmeyen başka fakir çocuklar da olduğundan."
Daha sonra Gazze'yi mahalle mahalle, sokak sokak adımlamaya başladım. Ambargoya rağmen Gazze'de hayat bütün canlılığıyla devam ediyordu. Gazze'nin kıyı şeridine yeni balık çiftlikleri yapılmış ve İsrail saldırıları esnasında yanan zeytin, çilek ve portakal bahçelerindeki ağaçlar yeniden büyümeye, yeşillenmeye başlamıştı. Camiler yine hafızlık yapan küçük çocuklar ve genç davetçilerle doluydu. İnsanlar ambargo nedeniyle yaşadıkları zorluklara rağmen İsrail'e karşı direnmenin, boyun eğmemenin haklı gururunu yaşıyor ve bu durum her Gazzeli'nin yüzünden okunuyordu. Said Nursi Hz.'nin "Ekmeksiz yaşarım ama hürriyetsiz yaşayamam" sözü adeta bu şehirde hayat buluyordu.
Süfyan Sevri hazretleri birgün devrin kadın evliyasından birinin kapısında «ah, ben dünyaya istekli değilim!»
dediği zaman ulvi kadından şu cevabı almıştır:
- Bu sözün gösteriyor ki, sen dünyaya isteklisin! Hala onunla uğraşıyorsun!
Küçük bir ada olsaydım derdim. ıssız, kederli, çorak karışıp gitseydim sana dünyadan ve dertlerinden uzak
Ah deniz, ah mavi sonsuzluk büyük, dürüst ve temiz ahh!
Denize benzeyen insanlar nerdesiniz, nerdesiniz...
“Ahh, fermuarları bayılıyorum. Fermuarlar bana timsahlar, ıstakozları, Aztec yılanlarını hatırlatıyor. Keşke pantolonumun birden fazla fermuarı olsaydı… Fermuarlar aynı anda hem ilkel, hem de modern. Senin fermuarın bir bakıma ilkel ve sürüngen, bir bakıma mekanik ve kaygan. Sanayi Devrimi’nin kobra kültürüyle buluşması fermuarda oldu, değil mi? Ahh, o küçük zevk timsahları. Öyledir fermuarlar. Seksiler de aynı zamanda. Düğmeyi ele al… düğme, resmi ve titizdir. Bir dizi düğmeye baktın mı, insanın aklına Victoria çağı gelir. Ama fermuar… fermuar cennet bahçesindeki yılanın ta kendisidir. Gerçek inanç sahibini o bahçeye sokmak için hazır bekler. Keşke elbiselerime daha çok fermuar diksem. Çabuk ulaşılmayı bekleyen nice duyarlı yerim var. Kertenkele iskeleti gibi baş aşağı sallanan o fermuar başı! Gündüzleri unutup geceleri iletişim kurduğumuz o hayalet yılan!”