Annem gittiğinde yirmi altı yaşındaydı. Ve beş yıl boyunca arka arkaya beş çocuk (ilkini on dört yaşında) doğurmasına rağmen, hala kıskandırıcı güzellikte bir vücuda sahipti. Bunu çok iyi hatırlıyorum, çünkü ikimizin evde yalnız kaldığımız birçok kez onu aynanın karşısında iç çamaşırlarıyla dans ederken görmüştüm.
Öte yandan yüzü, tıpkı uzun süreden beri film çevirmeyen bir aktrisinki gibi, giderek belleğimden siliniyordu. Bana olan bir diğer şey, onca film seyretmekten ve anlatmaktan ötürü, birçok kez sinema ile gerçek hayatı birbirine karıştırmamdı. Şu ya da bu şeyi gerçekten yaşadım mı, yoksa beyazperdenin üzerinde mi gördüm (yoksa hayal mi ettim), hatırlamakta zorlanıyordum.
Hatta bazen kendi rüyalarımı bile film sahneleriyle karıştırdığım oluyordu.
Aynı şeyi annemle ilgili en güzel anılarımda da yaşıyordum. Onunla birlikte yaşadığımız nadir mutlu anlara ait imgeler belleğimden geri dönülmez bir biçimde yavaş yavaş siliniyordu.
Tıpkı eski bir filmin sahneleri gibi.
Siyah-beyaz bir film.
Ve de sessiz.
Merhaba güzel sevgilim :). Nasılsın? Bak bizim günlerimiz başladı. Bugünü hatırlıyor musun? İki sene önce bugün yaşadıklarımızı hatırlıyor musun? Ben unutmuyorum. Tır parkını hatırlıyor musun sevgili? Dere kenarını hatırlıyor musun, orada annenle telefonda konuştuğunu hatırlıyor musun? Teyzenlere yakın olduğunu söylemiştin, o yüzden oranın uygun