Ahilik
Ahi Evren’in en büyük mucizesi ise, derilere verdiği ve başka hiç kimsenin başaramadığı renk ve vasıftı.
Sayfa 184Kitabı okudu
223 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Gazete Tadında
Nihat Genç sertliğinde bir kitap. Kendine has üslubuyla tarikatlar , din ve toplumu köşe yazısı tadıyla inceleyip anlatmış. Okuması çok keyifli olsa da kitapta daha önce duymadığınız şeyler duyacaksınız , büyük bilgiler öğreneceksiniz desem yalan olur fakat bu demek değildir ki kitap size bir şey katmayacak. Nihat bey kendi din anlayışını Ahilik çerçevesinde sunup detaylıca anlatıyor. Bu çerçevede ibadetin iş haline getirilmesine şiddetle karşı çıkarken (haklı olarak) işin ibadet haline getirilmesi gerektiğini savunuyor ve sayfalarca açıklayarak anlatıyor.Tarikatların rabıta anlayışını uzun sayfalarca yeriyor , buna çanak tutan kurumları (başta diyaneti tabiki) uzun uzun eleştiriyor. İlerleyen sayfalarda ise tabiri caizse bazı medya maskotlarını (sözde gazeteciler, yazarlar) hedef alıyor. Başta da belirttiğim gibi kitabın vurucu noktası Nihat beyin kendine has üslubuyla akıcı bir şekilde kitabı bize sunması. Her yerde ve zamanda rahatlıkla okunabilecek bir kitap.
Saraya Kılınan Namazlar
Saraya Kılınan NamazlarNihat Genç · Pankuş Yayınları · 202139 okunma
Reklam
Biz Bektaşilik ve ondan pek az farklı olan Kızılbaşlık ile Ahilik arasında âyin ve erkân bakımından büyük benzerlik görmekteyiz.
Ahiler hakkında
İçlerinde birçok kadı ve müderris de bulunan Ahilik teşkilatı herhangi bir esnaf topluluğu değil, o teşkilat üzerine istinat eden ve akidelerini o vasıtayla yayan bir tarikat sayılabilir
Ubeydullah Ahrar aynı zamanda bir çiftçiydi. Tarlada ziraat yaparken insan eğitirdi. Bir yandan Darüşşifada hastalara bakar ve öte yandan insan eğitir, seyr ü süluk yaptırırdı. Batı'da gelişen Hospitalıen Tarikatı'nın ismi hastanecilikten gelir ve kuruluşunun temelinde Haçlı Seferleri ile Antakya ve Şam'a gelen Hristiyanlann buralarda Müslümanlardan gördükleri ahilik örnekleri yatar.
Şed kuşanma;
'genç belli bir olgunluğa eriştikten sonra aileye fütüvvete girme merasimi yapılıyordu. bumerasim, ayrı bir kuşak kuşatma 'şed bağlama" töreniydi. şed kuşanırken gençlere yedi öğüt veriliyordu; 1-allah yolunu hatırla 2-dinini gözet 3-çekinme yolunu sıkı tut 4-ahirete hazırlan 5-insanların ayıplarını ört 6-kötü huylarını gider 7-insaflı ol bu öğütlerin tutulmasından sonra üstat gençlerin kuşağına 3 düğüm atıyordu. bu 3 düğümde kişinin 3 şeyi bağlanıyordu; gözü haram olan şeylere, ağzı günah olan sözlere, eli zulümlere... ahilik teşkilatında yeterince eğitilen, olgunlaşan gençler, belli bir süre sonra "belini açma" merasimine tabi tutuluyordu. bu merasimler ahi'nin kuşağındaki 3 düğüm açılmakta ve "alemde terbiye" için hayatın içine bırakılmaktaydı. üç düğümün çözülmesi ile ahi'nin üç şeyi açılıyordu; kapısı konuklara, kesesi kardeşlerinden ihtiyacı olanlara, sofrası bütün açlara.... melih uslu, motto dergi, sayı 30,
Genç Motto - Sayı 30 (Mart 2024)
Genç Motto - Sayı 30 (Mart 2024)
Reklam
224 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 günde okudu
Türk-İslam medeniyetini inşa eden “gaza,fütüvvet,ahilik” gibi kavramlardan bu kültürü tepe noktaya taşıyan “Ahi Evren,Fatma Bacı” gibi önderlere kadar kültürü oluşturan çeşitli uygulama ve anlayışlara dair düşüncelere yer verilen bu eserde,kaybettiğimiz değerlerimizi hatırlamak ve yine bu kadim değerleri devlet ve millet düzeyinde uygulamaya geçirmek düşüncelerini barındıran çeşitli yazılar yer almaktadır. Elbette bu düşünceler bizim bakış açımızı yansıtan cinsten. Çok tarafsız olduğunu söyleyemem ki zaten olması da gerekmiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları tarafından yayımlanan kitapta ne yazık ki çokça yazım hatası bulunuyor. Zaman zaman hatalı bilgilere de rastlamak mümkün. Akademik bir çalışma olmasa da yazımda gerekli özen gösterilmeli.
Tarih Musahabeleri Tarih-Kültür-Medeniyet
Tarih Musahabeleri Tarih-Kültür-MedeniyetUmut Güner · Diyanet İşleri Başkanlığı · 012 okunma
DOKSAN DOKUZ (TEVHİD)
Doksan Dokuz (Tevhîd) Er-Rahmân’sın, her nefse yetişir merhametin. Er-Rahîm’sin, doldurur sineleri rahmetin. El-Müntakim’sin, öcün tövbesiz kalpleredir.
Maalesef Mevlânâ hâlâ birçok dindar tarafından kabul edilmemektedir. 17 Aralık geldiğinde Mevlâna'yı Şeb-i Arus ayinleriyle anmak kötü bir şey değildir ancak bununla yetinilmemesi gerekir. Bunun dışında Mevlânâ'nın bir insan yetiştirme modeli vardır ama bu usul üzerine mektepler açılamamaktadır. Mevlevi eğitim sistemi bugün Amerika'da, Rusya'da, Avrupa'da dahi ilgi görmektedir. Bugün Hintli bir Yogi Avrupa'da kendi sistemi üzerine bir okul açabilmektedir ancak bizde metafizik temelli okul açılamamaktadır. Hâl böyle olunca din sadece kuru bir kavram düzeyinde kalmaktadır. Aslında gelenekte, bozulmamış, saf hâlinde tatbik edilen o İslam geleneğinde kavramdan ziyade halka inen, hayata yansıyan ameli anlayış söz konusu olmuş ve tercih edilmiştir. Bu yöntemle mesela bir Ubeydullah Ahrar örneğinde olduğu gibi bir yanda ârif öte yanda çiftçi vasfı olan insanlar yetiştirilmiştir. Ubeydullah Ahrar aynı zamanda bir çiftçiydi. Tarlada ziraat yaparken insan eğitirdi. Bir yandan Darüşşifada hastalara bakar ve öte yandan insan eğitir, seyr ü süluk yaptırırdı. Batı'da gelişen Hospitalıen Tarikatı'nın ismi hastanecilikten gelir ve kuruluşunun temelinde Haçlı Seferleri ile Antakya ve Şam'a gelen Hristiyanlann buralarda Müslümanlardan gördükleri ahilik örnekleri yatar.
Sayfa 156Kitabı okudu
SULTANÜ’L-VAİZİN: TAHİR BÜYÜKKÖRÜKÇÜ
Güzel sözlü, zarafet ve nezaket sahibi bir din görevlisi. Vaaz ve sohbetlerinde dinleyicilerine ilmi ve irfanı en güzel üslupla sunan, vaaz vermedeki mahareti sebebiyle “Sultanü’l-vaizin” olarak tanınan, vaiz ve hatipler için rol model olan öncü bir âlim, Tahir Büyükkörükçü. Tahir Büyükkörükçü, 1925 yılında Konya’da dünyaya geldi. Babası,
Reklam
Ahî Teşkilatı
İslâm ülkelerinde manevi birliği sağlamak maksadıyla Abbasi Halifesi Nâsır-Lidinillah (1180-1225) tarafından resmi bit huviyete kavuşturulan fütüvvet kurumu, Anadolu'da Ahi Evran (1172-1262)'ın şekillendirmesi ile Ahilik olarak tezahür etmiş ve burada çok büyük bir gelişme göstermiştir. Bizzat Türkiye Selçuklu Sultanları I. Aaaddin Keykâvus (1214) ve I. Alaaddin Keykubâd fütüvvet teşkilâtına girmişler ve Anadolu'da ahiliğin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Kimi damlalar toprağa karışmış,kimi damlalar yapraklara tutunmuş,kimi damlalar karanlıklar vesvesesinde kendilerini çarmıha germiş, kimi damlalarsa ağaçlara sütanneliği ederek köke yönelmiştir. Her can damlası bir şeyle meşgul olmuştur. Biri terziliğe,biri ayakkabıcılığa, biri ahilik sevdâsına, biri çengi dinlemeye, biriyse kokuya renge dalıp denizi unutmuştur. “Önde olanlar öndedirler.”(vâkıa 56)
Ahilik
Ahiliğin temel öğeleri, din ve meslektir.
Sayfa 34
Resim