Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
batının dayatması
İnsanın ilerlemesi ve yeryüzüne hâkim olmasını sağlayan bencilliği, aç gözlülüğü, hırsı, tamahkârlığı, tecavüzkâr oluşu, sınır tanımaz hadsizliği, zalimliği, ahlaksızlığıdır. Modern keşiflerin ve büyük sanayileri kuran sermayenin temeli 3. dünya ülkelerinden yapılan korsanlık, sömürü, hırsızlık, gasp, talan ve yağma ile biriken servetlerdir. Bunlar tanrının öğütlerini dinleyerek yapılamazdı. Batı tanrıya karşı sorumluluklarını reddederek 200 yıldır dünyanın efendisi oldu. Ahlakın Soykütüğü - Nietzsche
Reklam
Gayret
İnsan istememeye karşı, hiçliği istemeyi seçiyor...
Sayfa 177Kitabı okudu
Başlıyoruz...
Bilgimizi oluşturan arı kovanları neredeyse, kalbimizde oradadır. Biz hep bu kovanlara doğru yol alıyoruz. Kanatlı doğan ve tinin balını toplayan bizlerin kalbinde gerçekten tek ve biricik bir şey var-e v i m i z e bir şey götürmek. Nietzche, Ahlakın Soykütüğü
Sayfa 5 - SelKitabı okudu
Dehşet verici ne de çok şey var insanda!.. Yeryüzü fazla uzun süre tımarhaneydi!..
Reklam
Kendisinden önceki ve sonraki birçok kişi gibi Fredrich Nietzsche de The Genealogy of Morality (Ahlakın Soykütüğü) adlı eserinde bilimsel devrimin "insanı gitgide küçülten seyri"nden yakınıyor.
Ahlakın Soykütüğü
Aslında acı çeken her varlık içgüdüsel olarak acısının nedenini arar; daha da özel olarak canlı bir neden, ya da daha doğrusu, sorumlu, acı çekmeye elverişli bir neden arar; kısacası, hangi bahaneyle olursa olsun, öfkesini gerçek birinin ya da bir kuklanın karşısındaymış gibi boşaltabileceği canlı bir varlık arar; çünkü bu, acı çeken varlık için, acısını dindirmenin en iyi yolu, en iyi yatışma girişimidir, tüm acı biçimlerine karşı bilinçsizce arzulanan uyuşturucu.
Sayfa 83 - Alfa YayınKitabı okudu
Ahlakın Soykütüğü
Felsefi ruh, işe her zaman kılık değiştirerek, kendini maskeleyerek başlamak zorunda kaldı; yalnızca varlığını bir ölçüde mümkün kılmak için, daha önceden biçimlendirilmiş temaşa eden insan tiplerini, rahibin, kâhinin ve genel olarak din adamının tipini ödünç aldı; çileci ideal uzun bir süre filozofa dış görünüşünü, var olma koşulunu sağladı felsefi ruh, filozof olabilmek için bu ideali temsil etmeye zorlandı ve temsil edebilmek için de bu ideale inanmak zorunda kaldı.
Sayfa 57 - Alfa YayınKitabı okudu
Ne kadar hoştur her konuşma ve seslerin her yalanı..
Sayfa 7
Reklam
“Kutsal kitaplarda çokça adı geçen 'şeytan', gerçek dünyada size ahlak dersi veren bir yobazdan başka bir şey değildir." diyor ve ekliyor: "Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu odur.'”
Hayret, nasıl da tanrılardan yakınıyor bu faniler! Yalnızca bizden gelir kötülük derler, oysa bilmezler, yaratırlar akılsızlıklarıyla kendi felaketlerini yazgılarına karşı."
Onu herhangi bir sözde yarardan türetmek, halk bilincinde çok temel sayılır, birçok sebepten dolayı, bugün sallantıda olan cezaya inanma, hep en güçlü desteğini buradan alıyor. Ceza suçlu insanda suçluluk duygusu uyandırmalıdır diye düşünülüyor; "kara vicdan" "vicdan azabı" denilen şu ruhsal tepkinin gerçek aracı aranıyor onda. Böylece, bugün uygulanırken bile, psikoloji ve gerçeklik yanlış anlaşılıyor; hele insanın o en uzun tarihinde, tarih öncesinde uygulanırken daha da çok! Kesinlikle suçlular ve tutuklular arasında bu vicdan azabı son derece seyrek rastlanıyor; tutukevleri ve ıslah evleri, kemirici kurtların boy attığı yuvalar değil: Birçok durumlarda yeterince gönülsüz, eğilimlerin zıttına tüm vicdanlı gözlemciler birleşiyor bunda.
Yeryüzündeki her şeyin yaptığı gibi kendini yenmekle son buluyor. Bu adaletin kendini yenme- si: Kendine verdiği güzel ad biliniyor-merhamet; söylemeye gerek yok, merhamet, en güçlü insanların, dahası, hukukun ötesinde olan- ların bir ayrıcalığı olarak kalıyor.
. Bu; yalnız bir tahmin olarak ileri sürülüyor: çünkü böylesine yeraltı nesnelerinin dibini bulmak zor, ayrıca da acı verici; kim burada, "intikam" kav- ramını beceriksizce araya sokmak isterse, bu konu üstündeki sezgisini arttıracağı yerde, köreltir, bulandırır (-intikamın kendisi bizi aynı so- runa götürür: "nasıl oluyor da acı çektirme bir bedelle ödeniyor?"). Bana öyle geliyor ki, şu evcilleştirilmiş uysal hayvanların inceliği, bundan da öte bağnazlığı (modern insandan, bizden söz ediyoruz), bütün canlılığıyla önüne konan şeyin, şu kadarını olsun anlamamakta inat ediyor: Zulüm eski insanın büyük şenlik sevincini oluşturmuştur; gerçekten de, hemen hemen tüm hazlarının bir yapı taşıdır; nasıl da çocuksu bir saflıkla, nasıl da günahsız bir biçimde, bu insanların zulme olan gereksinmeleri kendini ortaya koyuyor, nasıl da temelde tümüyle "çıkar gözetmeyen bir şer" olarak (ya da Spinoza'nın deyimi- yle sympathia malevolens) 80 insanın normal bir özelliği gibi ileri sürülüyor: vicdanın yürekten evet dediği bir şey olarak! Daha da de- rinlere bakabilen bir göz, belki şimdi bile, insanın bu en eski ve en te- melli şenlik sevincini görebilir;
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.