Roman Ağrı Dağı'nda bulunan dağ köylerinden birinde geçer.Ahmet ve Gülbahar'ın sevdasını,dönemin yöneticisi töre ve kural tanımayan,acımasız ve yöre halkına korku ve gözdağı veren Mahmut Han'ı ve onun kaybolup Ahmed'in kapısına giden ve olayların akışına sebep olan kır atını anlatır.
Ahmet,Sofi,Beyazıt Paşası Mahmut Han,Hanın kızı Gülbahar,zindan bekçisi Memo,Musa Bey,demirci ustası Hüso kitapta adı geçen kahramanlardır.
Ahmet'in sevdası uğruna verdiği savaş,Paşanın çevresindekilere verdiği korku,dağ köylülerinin birlik ve beraberliği işlenmiştir kitapta.
"Ağrı dağının yamacında, dört bin iki yüz metrede bir göl vardır, adına Küp gölü derler.
Her yıl karlar eriyip de bahar gözünü açınca, gölün kıyıları, ince kar çizgisinin üstü, keskin, kısa küt çiçeklerle dolar. Çiçeklerin rengi alabildiğine parlaktır. En küçük çiçek bile mavi, kırmızı, sarı, mor kendi renginde çok uzaklardan bir renk pırıltısı olarak balkır. Ve keskin kokarlar.Ağrı Dağı'nın güzel,kederli kara gözlü, iri yapılı ,çok uzun ince parmaklı çobanları da kavallarını alıp Küp gölüne gelirler."
Ağrı Dağının tasviri beni benden aldı. Kendimi o büyülü yerde gölün maviliklerinde çobanların kaval sesini dinlerken hayal ettim. Anlatımı çok güzel,dili akıcı ve yazarın hayalgücü müthiş.Sonu hüzünlü bitse de çok güzeldi.
İyi okumalar dilerim.