"Ahmak ağaçlar güneşe aldanarak yapraklarını zamanında dökmeyi ihmal ettiler. Şimdi yağmurlar içinde yeşil yapraklarıyla kalan bu zavallılar, yaz kıyafetiyle çamurlarda sürüklenen, vaktinde ölmeyi bilmemiş düşkün bedbahtları ne kadar andırıyor!"
İnsan, hayatının tatsızlığından ve etrafında görüp bıktığı şeylerin o yorucu aleladeliğinden bir müddet kurtulabilmek ümidiyle seyahate çıkar. Bu itibarla seyahat “harikuladelikler avı” demektir.
Reklam
“Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak. …Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta, Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta.” (Ahmet Haşim/ Merdiven )
Ahmet Hâşim “Melali anlamayan nesle âşina değiliz “ diyordu. Melal içe doğru bir yolculuktur… Hüzün ve melali tedavi etseydik, bugün herhalde pek çok edebi şaheseri okuyamazdık.
Şimdi tekrar Ahmet Haşim’in mektubuna dönelim. Ahmet Haşim mektubunda, “Anadolu halkı o kadar sağlıksızdı ki, o kadar çok sakatın envai türü görülürdü ki, bir Anadolu kasabasına gittiğinde iç bükey aynadan kendine bakıyormuş zannederdin. O kadar eciş bücüş adam vardır,” diyor. Atatürk, bunu elinden geçen askerlerden biliyor. Orduda verilen eğitimin bu insanlara ne kadar faydalı olduğunu görüyor. Vücudu sağlam olan bir insanın düşüncesinin de sağlam olacağının farkında. Anlaşılması gereken şu; bu yaptıklarını sırf dönemin modası böyle diye yapmıyor. Tecrübeli bir subay Atatürk. Kaliteli adam nasıl yetiştirilir biliyor. Sağlıklı bir millet yaratmak istiyor. Onun için de beden eğitimini genel eğitimin bir parçası haline getiriyor. Dikkat edilirse, Nazilerin yaptığı gibi yaz kamplarına toplayalım, insanları eğitelim demiyor. Ve bu eğitime kadınları da dahil ediyor. Ama asker ile sivilin eğitimini asla birbirine karıştırmıyor. Asker ile sivil arasındaki ayrım da zaten Atatürk’ün hayatı boyunca dikkatle üzerinde durduğu bir politikadır. Kendisi değil midir, üniformasını çıkartıp meclise giren. Etrafına da aynı şeyi söylemiştir: “Komutan mı olacaksınız, vekil mi olacaksınız? Birini seçmek durumundasınız. Komutansan meclisin emrindesin, tercihinizi ona göre yapın.” Kendisi de emekliliğini istiyor. Atatürk’ü emekli etmeyi düşünebiliyor musun? İnönü, Fevzi Çakmak’ı yirmi altı sene emekli edemiyor. Yirmi altı sene Genelkurmay Başkanlığı yapan bir asker! Atatürk hayatta olsaydı böyle bir şey olmazdı.
Denizin yeşil bir karanlık hüküm süren dibinde biten renkli süngerler ve kıpkızıl mercanlar gibi, ruhun da alt tabakalarında görünmez bir mantığın garip bitkileri dal budak salar.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.