Sesini ilk duyduğumda ciğerlerimde patlayan cam kırıklarını kendi içime kusmuş gibi olduğum Malatyalı bir ademoğluydu Ahmet Kaya.
Sayfa 96
“Arkadaşlar büroyu arayıp, babamın telefon numarasını sordular. Aldıkları numara, babamların ev telefonuydu. Arama vakti gelince bir sessizlik oldu ve o zor görev en samimi olduğum değil ama en rahat olan arkadaşa düştü. “Keşke böyle olmasaydı. Ona olan oldu, Ahmet öldü. Hiçbir detayı uzatmanın faydası yok.” diyerek aradı. Yüz ifadesinden telefonu annemin açtığını herkes anladı:”
Reklam
Ben, klasik bir kadere telim olmak istemiyor ve öldükten sonra değil, şimdi anlaşılmak istiyorum. -Ahmet Kaya
Şu insanoğlu ne garip mahlukattır; kendi yarattığının esiri olan ve o esaret uğruna kilometrelerce yol kat edip "dünya gözüyle görebilme" hayali kuran.. Eiffel Kulesi de tıpkı böylesi sembollerden olmuş işte, dünya gözüyle bir kere görülmesi icap eden yerlerden..
Babası, bir gün, mutlaka bu topraklara, Malatya'ya döneceklerini, evlerinin, topraklarının burada kaldığını söylüyordu İstanbul'a giderken. Gurbet dediğin kendi içinde bile acıydı işte.Çocuklarının hayatını İstanbul hikayeleriyle dolduran bir baba, İstanbul hayalini gerçekleştirirken bile gurbet acısı düşüyordu içine ve Ahmet Kaya için gurbet, yaşam biçimi olacaktı, saçına ve sakalına aklar düşmeye başladığında hafiften.
Sayfa 157Kitabı okudu
Babam öldüğünde 43 yaşındaydı. Çok büyüktü, görkemliydi, benim masal kahramanımdı.Bugün benim 40lı yaşlarında arkadaşlarım var ve gözümde onlar o kadar gençler ki.. -Melis Kaya
Sayfa 243Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.