Bir köprünün üzerinde duruyorum ve hiç bir yere ait değilim.
Biliyorsunuz;
Yine sırılsıklam karışığım!
Ve oturmuş radyoda Ahmet Kaya dinliyorum. "Akşam olur mektuplar hasretlik söyler Zagrep radyosunda lili marlen türküsü...."
Ve ölüm volta atıyor sağımda, solumda...
Yazdıklarımdan otlanıyor hain zaman! Ömrüme yumuluyor kan içen bir vampir gibi, ansızın.
Sözleri kağıtlara dökmek tek istediğim.
Ne parada gözüm var, ne şöhrette;
Bu sözleri yazmak istiyorum, ölüm bir nefes kadar ötemde!
Benimsin nasıl olsa, diyor ölüm.
Ölüm benim her zaman hayır duamı almıştır.
Gerçekler ortadayken birkaç satır yazmak bile çok fazla umutsuzluk, tatminsizlik ve birçok benim yerimde olanlar için hayal kırıklığı gerektirir.
Bu durum herkese göre değildir.
Yazmak!
Hatta yazdıktan sonra yazdıklarını okumadan yakmak bile.
Vaat edilen her özgürlük endişeli ve kısıtlıdır.
Kâinattan bir alıntı ise yaşadığım hayat, ölüm evden çıkmıştır ve bir daha asla kendisinden haber alınmamıştır aziz okuyucu, bu bir hüzünlü ölüm uykusudur tekrardan;
Eyvallah...
Evvelallah...
Saygılarımla...