Umulur ki, sizin hoşlanmadığınız bir tecellîde sizin için hayır vardır.
Umulur ki, sizin çok istediğiniz bir şeyde sizin için şer vardır.
Allah bilir; siz bilmezsiniz.
Bakara Suresi, 216 )
Oysa çok bekledim seni ben
Geceleri sabahlara kavuşturarak
Kaç pencere buğuladım, kaç perde söküldü içimden bir bilsen
Yağmurlara tuttum şemsiyemi, yağmurlar bana ıslanmasın diye
Nice zifirilerde seni tuttum önüme
Ömrüme yeni bir hayat, yoluma çentiksiz kaldırımlar döşedim adınla
Karlar yerini baharlara bırakırken ve kuşlar dönerken yeşillerime
Bir senden bi haber zamanlar tükettim, gelmedin...
Uçurumlarca düşerken çiçekler ellerinden, sahralarca kum döktüm gözlerimden
Oysa ben sadece ömrünün tentesine sığınmak için bekliyordum seni, gelmedin...
Kaç yağmur götürür içim bilmiyorum,
Kaç rüzgar taşır sineme dudaklarım.
Bu alaca yalnızlıkla daha Kaç sabah çürütürüm kimbilir,
Saba rüzgarına kapılan ömrümü alsan avuçlarına
Ve bitse nefeslerimin bekleyişi
Gelirsin diye uyutmadım hiç içimdeki çocuğu
Bekliyorum, gelmedin...
L.D
Yüzüklerin efendisi serisinden beri sevdiğim ve beni sevdiğime pişman etmeyen nadir insanlardan 🧡
Cate Blanchett Filistin bayrağının yasaklandığı etkinlikte tasarım elbisesiyle desteğini sürdürüyor. Hiçbir şey imkansız değil. Bahanesi yok, yasak olmasına rağmen elinden geleni yapıyor. Müslüman mı hayır Arap mı hayır sadece insan..
Söyleyemezsen de özlersin !
Bir şehri, bir barakayı dersin.
Korkutur özledim demek,
Uzaklaşır diye korkarsın,
Seni özledim demek ağır gelir bazen...
Şehrini özledim dersin...
Aynı gökyüzünün altındayız işte,
Şehrini özledim sevgili...
L.D
Öyle sessizce öldüm ki defalarca
Hiçbir zaman anlaşılmadı yokluğum..
Hayatın omuzda bir yük olduğu
Nice yalnız geceler, nice akşamlar
Tanrı biliyor ya kaç kere öldüğümü
İnandım ölüme, aşka inandığım kadar..
Satır satır yaşadım yazdıklarımı
Ne saadetin ne güzel günün şairiyim
Kimse acımasın bana, istemem
Ben aşkın ve ölümün şairiyim
Ümit Yaşar
Susuz, soğuk dudaklardan döküldü birkaç hece.
Bak, gökyüzü berrak, yağmur var ve ıslandım.
Her dervişin dimağında yer eden bir bilmece.
Yıl 57, yer Nedim divanında bir gece.
Huzurlu bir ses yükseliyor Sıla-i Rahim'den.
Ölmenin tam zamanı hazır hava güzelken.
Çeşminden dökülmüş doğarken kıvırcık saçların,
Bir ezanla fısıldanmış en güzel isim; ADIN.
Şair Lütfü
En güzeli neydi biliyor musun;
Sen beni, ben de Seni sevmeden öncesiydi,
İçimi dökecek birisi vardı hiç değilse,
Oysa ne çok anlaşıyorduk öncesinde,
Kalbimizle konuşmadan önce.
Sevmek pişmanlığım değil ama
İçini dökecek birisini kaybetmek daha zormuş.
Saymadım, gidişinin kaç takvimi soldu,
Bilmiyorum...
Her yaprak dün benim için
Kaç mektup, kaç mesaj yazdım, kaç şiir sildim
Kaç geceleri sabah ettim bilmiyorum,
Kimbilir belki yine silerim, yüzlerce yazıp sildiğim yazılar gibi bunuda
Olsun, sana yazar gibi olacak.
Belki bir gün anlatırım, içimden taşanları,
Yazarım...
Neyse;
Buda yeni bir yarım kalmışlık olarak kalsın
Yazılacak binlerce kelime var,
Hepsini tek kelimeye sığdırmak zor gelmez ama;
Özledim...
L.D
Dolar insan, taşar taşar, kimse bilmez
Apansız bir boşlukta bulur kendini
Kimsenin istemediği bir yalnızlığı sahiplenir
Kahkahalara saklanmış yaşlar birikir içinde
Taş derler, sinirli, kalpsiz, tahammülsüz
Dumansız bir yangındır saran içini, bilinmez
Konuşamaz, yazamaz, anlaşılmaz
Bir taşa yaslar başını, insandan yumuşak
Dolar insan, dünyaya sığmaz
Kelebeğin ölüşüne hayran olur
Her giden tren içinden gider
Her yolcu ardında onu unutur
Her el sallayış başkasına
Bütün mezarlar onu çağırır
İçinin boşluğuna uçurumlarda bitirmek ister
Bitmez, yitip giden zamanın ardından bakar sadece
Dolar insan, dolar taşar kimse görmeden
Ağlar, anlaşılmaz, yaşlara gücü yeter sadece
Ölür her gün gömülmeden topraksız....
L.D