1. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali
2. Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali
3. İçimizdeki Şeytan - Sabahattin Ali
4. Şeker Portakalı - José Mauro de Vasconcelos
5. Küçük Prens - Antoine de Saint-Exupéry
6. Simyacı - Paulo Coelho
7. Kazanan Yalnızdır - Paulo Coelho
8. Veronika Ölmek İstiyor - Paulo Coelho
9. On Bir Dakika - Paulo Coelho
10. Bir
En sevdiğim sözlerden biriyle başladık konumuza. Bu listede olan kitapların çoğunu biliyorsunuzdur. Gerçekten bunca kitabı okumak göz korkutuyor olabilir. Ama şunu unutmayın, kitabın ilk sözünün başladığı yerde farklı bir siz başlar. Ben bu sürece kadar okuyabildiklerimi ve özellikle beğendiklerimi sıraladım ve buraya bırakıyorum. Eğer mutlaka oku
Eğri büğrü bakar oldum boyunbağı takar oldum
şaşkın oldum sakar oldum
İkide bir yüreğimi dağa taşa diker oldum
Şunca yıldır karanlıkta göz kırpmaktan bıkar oldum
Benim annem şeker annem gençlik elden gitti gider
...
Benim annem kadın annem
bu nasıl iş bana deyiver
Gece gündüz düşünürüm tenhalarda menhalarda
Aman annem güzel annem beni koyver
Sağ yanımda bir sızı var, sol yanımda dağlar duman altıpatlar
Bu dert beni adam eder
Gece gündüz dolaşırım tenhalarda menhalarda
Benim annem güzel anem beni koyver
Sağ yanımda bir sızı var, sol yanımda yandım aman altıpatlar
Bu dert beni verem eder
Eğri büğrü bakar oldum boyunbağı takar oldum şaşkın oldum
sakar oldum
İkide bir yüreğimi dağa taşa diker oldum
Şunca yıl karanlıkta göz kırpmaktan bıkar oldum
Benim annem şeker annem gençlik elden gitti gider
Dama çıktım damdan düştüm kılıç kestim esrar içtim
Şahin oldum keloğlanın külahını kaptım kaçtım
Yâre ağlar güler uçtum yarı yolda yorgun düştüm
Benim annem kadın annem bu nasıl iş bana deyver
Gece gündüz düşünürüm tenhalarda menhalarda
Aman annem güzel anem beni koyver
Sağ yanımda bir sızı var, sol yanımda dağlar duman altıpatlar
Bu dert beni adam eder.
1963
Ataol BEHRAMOĞLU
Ahmet Kaya, youtube.com/watch?v=HtVj7S7...
Seni de anlayamadık değil mi Ahmet Ağabey?
Anlayamadığımız,bilemediğimiz her şey gibi!
Meğerse kişi severse vatanını, bir kaya olsa bile erirmiş...
Yıldızlar gündüz oldu diye kaybolmaz, karanlıkta parıldarmış...
(Ahmet Kaya'ya ithafen)
"Bazen de daha ilerilere, denize çok yukarıdan bakan kayalıklara kadar gider, orada yosun bakışlı uçurumun kenarında, durulmuş suyun yeşil ve somakî bir ayna gibi akşamın son ganimetlerine açılışını, bir anne rahmi gibi bu ışık parçalarını alışını ve yavaş yavaş onların üstüne kapanışını, örtülüşünü seyrederdi. Ta yerin altından, ilerleyen ve gerileyen dalgaların sağır gürültüsü, küçük piyanolar, aşk fısıltıları, kanat çırpışları, şıpırtılar, hülasa bilinmeyen varlıkların, yalnız günün bu saati için yaşayan, akşamla gecenin arasındaki geçidi doldurduktan sonra kim bilir hangi sedef kabuğunda, balık pulunda, kaya çukurunda, ay ve yıldız aksinde uyuyan binlerce varlığın sesleriyle kenarları pul pul, akisleri renkli büyük davetler onu çağırırdı. Nereye çağırırlardı? Mümtaz bunu bilseydi, belki bu davete koşardı. Çünkü suyun sesi, aşkın, ihtirasın sesinden kuvvetlidir. Karanlıkta su sesi insanın içindeki ölüm mayasının dilini konuşur."