Konya’nın, Üçler Mezarlığından Şeker Fabrikasına kadar hepi topu beş kilometre çapında bir şehir olduğu zamanlardı. Bir uçtan esen rüzgârın Akyokuş’tan Musalla Mezarlığına kadar ne var ne yok kaldırıp götürdüğü dümdüz bir ova, Ahmet Hilmi Nalçacı’nın orta üçe yeni geçtiği, şehirlerarası otobüs terminalinin Alaaddin Tepesinin eteğinde gururla dikilen Teksas Pavyonun kaldırımından ibaret olduğu zamanlar.
Meram uzak bir semt sayılır, Tavusbaba’ya gidebilmek için günler süren hazırlıklar yapmak gerekirdi. Daha Yeni Meram Yolu açılmamıştı.
Bana beni anlatmadılar,
Bana beni anlat gül öğretmenim!
İnsan olmanın anlamını kavratmadılar,
Bize bizi anlat gül öğretmenim!
Kurbağanın anatomisini anlattılar,
İnsan ruhunu bir tarafa attılar.
Faydasız bilgileri bize sattılar,
“Sen sahiden iyi bir insansın Nevzat. Evet, görmezden gelmek bile insanın içinde bir merhamet duygusu olduğunu gösterir. Hayır, Sezgin görmezden gelmemiş, olanı biteni gördüğü halde, ben bu işe karışmam demiş.”