Bir insan doğum ve ölüm denen iki büyük yalnızlık arasında hiç yalnız kalmamışlardan değilse, içinde bir türlü ses olup dağılamayan bir çığlığı taşımışsa, bir anı ya da bir hayal için hayatını yakabilir.
Demek istiyorum ki doğru seçim yapıp yapmadığını hiçbir zaman bilemezsin. Bunu bilmen için bütün gerçekleri bilmen gerek, bütün gerçekleri öğrenmenin tek yolu da aynı anda iki yerde birden olmak ki bu da olanaksız.
Kısacası, şiirsiz bir yoksulluk egemendir burada; çirkef değil, lekelerle, deliklerle, paçavralarla değil, saçak saçak bir çürümüşlükle belirlenen, tutumlu, özenli, lif lif olmuş bir yoksulluk.
O yıllarda Batı’ya bakışı aksettiren önemli bir nüve
Mülkiye Mektebinin ilk sınıflarında hanımninemin hoşlanmadığı bir şey, köprünün öbür tarafına geçmekti. Bir gün Beyoğlu’na çıktığımızı duyduğu zaman “Oğlanı Frengistan’a götürmüşler eyvah!” diye ağlamıştı.