291 - Ferhan Şensoy’un eserlerini okumaya onun öz yaşam öyküsü ile devam ettim. Usta kendini kendince anlatmış ve bunu doğumundan, hatta anne rahminden -ve hatta bazı bölümlerde daha da geriden- alarak anlatmaya başlamış, Kanada’dan Türkiye’ye döndüğü 1975 senesinde de bitirmiş anlatmayı. Ülkeye ve kendi geleceğine dair düşünceleri o zamandan canını sıkıyormuş ama umutsuz değilmiş, her şeyin daha iyiye gideceği umuduyla ve bir tiyatro kurma arzusuyla dönmüş yurda. Bu haliyle bile o kadar çok şey yaşamış, o kadar dolu (!) yaşamış ki hayran hayran sayfaları çevirmeye doyamadım. Anlatımında 70’lerin, 80’lerin gündelik dilinden kelimeleri zaman zaman kullanması, Çarşamba ağzından okkalı lafları argo hazneme katması okumaya ayrı bir tat, tüm o tiyatral ve aydın ortama ayrı bir aroma katmış. Ferhan Şensoy’u övmek ya da yermek haddime değil zaten, okurken çok keyif aldığımı belirtmeye çalışıyorum sadece. Sonrası 5 sene sonra Ortaoyuncular işte. Diğer kitabını da arayı soğutmadan okumayı istiyorum. Peş peşe değil ama biraz bu kitabı sindirdikten sonra arayı soğutmadan.