Yağmursuz çiçek açan bir hatmi çiçeği düşüncelerim. Hayat acımasiz, sahranın yetiştirdiği bir diken kadar küstah ve bir ayaz gecenin karanlığı kadar nankör. Bense duygu ve düşüncelerimle başbaşa, yapayalnız ve firardayım. Kilitsiz kapım boşa gıcırdamakta. Notasız bir şehir ve bu şehrin hoyrat bir şarkısı kulaklarımda...
Bir yağmur düşecek bulutlardan yere, bir toprak gibi ıslanacağız. Yeniden yoğurulacak hamurumuz, mayamız. Bir bant gibi tüm hataları geri sayıp, yasantımızı topraga gömüp, yeniden yeşerecek umutlarımız. Bahara vurulacak yüreğimiz. Her şeye rağmen yeniden insan olmaya, insan kalmaya çalışacak ruhumuz
Malesef ki bitmeden başlamak mümkün değil.
Bu nasil bir havadır, içeri üşütür, dışarısı yakar. Gece kutuplar, gündüz ekvator. Gece buzul, gündüz çöl sıcağı. Hem soğuğu hem sıcağı bizi yakar. İşin sonunda yanmak varsa diger dünyaya bırakmamak lazımdır.
Siz bir ressamın aklından geçenleri gördünüz mü? O koskoca bir manzaranın içini perspektife eder. Onun bakışında binlerce ağaç yaprak sallar, çiçek açar. Yeryüzünde biten bir bitkiden toprağın kokusunu alırsınız. Bir yağmur damlası aheste aheste yaklaşır gelinciklerin üstüne. Bir böceğin sonsuzluğa kanat çarpışına şahit olursunuz. Bir arının çiçek bulma sevinci tarifsizdir.
Ya bir şairin içinden geçen dizelere konuk oldunuz mu? O nasıl bir duygudur yaranızı kanatır, gözyaşınızı içinize akıtır. Hayallere dalarsınız. Ruhunuzun derinliklerinde bir gemi yüzer, martılar çığlık atar denizinizde. Bir yaşam feri belirir, İçiniz içinize sığmaz.
Aslında ressamda, şairde içimizde bulunan cevherden beslenir. İşte o cevheri ustaca açık eder. Biz se mahareti ressamda sairde ararız.
Bir evde en ulvi görev çöpü dökmektir. Yaşantımızın istenmeyen kırıntılarını salıvermek şöyle uzaklara. Yaşam ferimizi bir kene gibi emen, öyle ya da böyle hayatımıza bulaşan çöpler. Gereksiz malzemeler. Kirlettiklerimiz, kırdığımız, döktüğümüz, yıktığımız şeyler. Maalesef insanız ve her canlı gibi bizimde yeni şeyler solumaya ihtiyacımız var. Çöp olmak istemiyorsan, yaşam enerjimi emmekten vazgeç. Benim en iyi yaptığım şey çöp gördüklerimden kurtulmak.
Çocuklar hayatın isimsiz kahramanı. Her yürekte bir yığın hayaller. Olmak istediklerimiz ve olmaktan kaçındıklarımız. Bizi yaşlanmaya sürükleyen, hayallerimizi elimizden alan ve bize aklımızdan geçmeyen bir rolü yapıştıran zorlu şartlardır. Olmak isteyip te olamadıklarımız ömür boyu içimizin ukdesidir. İçimizi kemiren bu ukdeye zaman aralığı açabilmek bizi mesut kılacaktır.
Yoksulluk varlıktan uzak kalmak mıdır? Yoksa varlıklar içinde varlığa ulaşamamak mı? Bizi varlığımızdan eden nedir? Aradaki doyumsuzlar. İmkanlarını insanları yoksullaştırmaya harcayanlar. İnsanların yiyeceği, içeceği, giyeceği şeylere ket vuranlar bir de yetmezmiş gibi başarılarıyla övünürler. Ey zalim, şunu anla artık. Bu günün yarını da var, hatta yarının öteki günü. Yoksullaştırdığın kişilerle aynı noktaya gidiyorsun farkında mısın? Orada seni farklı bir muamele bekleyeceğine inanıyorsan yanılıyorsun. Kazancın tek taraflı.
Unutmak veya unutmaya çalışmak, geçmişi yok saymaktır. Olmamış farzetmektir. Tecrübelere sünger çekmektir. Oysa bizi başarılı kılan geçmişte yaşadığımız hatalarımız degil midir? Nasıl yok sayalım, nasıl gormezden gelelim. Ya aynı olaylar tekrar zuhur ederse. O zaman tavrımız ne olacak? Ömrü ortalamış bir yaşantıyı sil baştan yapamayız.
Ey yolcu,
Meçhulden geldin, gidiyorsun meçhule.
Geldin kondun dünyaya, gün gelecek göçeceksin bu dünyadan. Seni alacak bir kervan beklemediğin bir anda. Sana mı kalacak bu han. O halde bu neyin kaygısı, bu neyin kavgası.
Hayat üzerimize örülmüş kader ağından ibarettir. Bu ağlar yaşam rotamızı bir noktadan başka bir noktaya bağlar. Hiç bir mahlûk ömrü boyunca arafta kalmaz. Üzerine doğan her güneş elektriklenmenin başlangıcıdır. Her an bizi bizden olmayan bulabilir. Ya da sevemedigimiz bir kişilik karşılayabilir. Hazırlıklı olmak gerekir. Karşılaşmaların hiç biri tesadüf değildir. Bizi dünyaya bağlayan geride bıraktığımız izdir.
Sen kendinde, kendinden başkasını görüyorsan, kişiliğini iyi bir sorgula. Olmak istediklerimiz bizden çok uzak, olmayı istemediğimiz kişiliklerse burnumuzun dibinde. Bir yanlış yaparız, kırk yıl düzeltemeyiz. Itibarimiza düşen bir damla leke ömür boyu bizi yalnız birakmaz. Bu yüzden başkasına bakarak kendimize rol biçmek yerine doğru veya yanlış kendimiz olmayı denemeliyiz.